"Hocam, Diyanet’te göreve başladıktan sonra iki konuda kanaatimde değişiklik oldu. Biri diyanetin kendisiyle alakalı diğeri de sizinle ilgili. Doğrusunu söylemek gerekirse kuruluşundan itibaren yakın tarihe kadar gerek bu kuruma ve gerekse size yeterince sempati duymuyordum. Geldiğim nokta da ise, Diyanet’in ülkemiz için son derece gerekli bir kurum olduğuna, sizlerin de Diyanet’e olduğu kadar Diyanet Vakfına ne denli katkı sağladığınızı, Kurumdaki ve Vakıf’taki görevlerim esnasında olumlu olarak değişti."

Bu beyanımı, 2 Mayıs 2024’de 29 Mayıs Üniversitesi kampüsünde Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Tayyar Altıkulaç’ı, Diyanet’in ve TDV’nin her aşamasında oldukça çok hizmetleri bulunan Ahmet Uzunoğlu ağabeyle ziyaretimizde yaptım.

Ahmet Belada Tayyar Altıkulaç 11

Ayrıca "Zorlukları Aşmak" isimli hatıra kitabını okuduğumu söyledim. Bir de teklifte bulundum; "yakın geçmişte KAGEM tarafından adınıza tertiplenen ‘Ustalara Saygı’ programında sizinle ilgili yapılan konuşmaları kitabınızın sonuna ekleseniz uygun olmaz mı?" dedim.

Bu sualim üzerine, "Ahmet Bey, aslında hatıralarımı yazmak istemiyordum. Fakat İsmail Kara Bey bir kaç defa niçin yazmadığımla alakalı birçok kez sordu. Birlikte olduğumuz bir toplantıda İsmail Bey; Hayrettin Karaman’a, ‘Hocam birçok defa Tayyar Bey’e hatıralarını yazmasını istememe rağmen bir türlü yazmıyor. Siz bari bir şeyler söyleyin." dedi. Hayrettin Bey’in bir şey demesine mahal bırakmadan söz alarak "İsmail bey, yazdıklarımı kontrol edip tashihini yaparsanız yazayım." dedim. Kabul etti. "Yazmaya başladım, yazdıklarımı kendine verdim, o da okudu. Kendilerine müteşekkirim." dedi.

Yukardaki soruma cevap olarak; "Hatıraları yazmaya başlamadan önce eski ve yeni bütün müftülere, lehimde veya aleyhimde ne tür hatıralar varsa lütfen yazınız diye mektup gönderdim. Sadece 26 civarında mektup geldi. Onlarda hep beni övmüşler. İyi yönlerimi yazmışlar. Ben de koymadım. 'Ustalara Saygı' programında da benzeri konuşmalar yapıldı. Bunları benim kitabın arkasına koymam etik olmaz." dedi.

Hocanın bu açıklamasından da cesaret alarak; "Hocam hatıralarınızın yazılmasını istemesine, size yardımcı olmasına rağmen İsmail Kara sizi eleştiriyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?" dedim.

"İsmail Bey çok duygusal bir insan. Yaptığı eleştirilere de cevap verdim." dedi. Bu konuda yapılan eleştiri ve verilen cevabı İsmail Kara’nın "Cumhuriyet Türkiye’sinde Bir Mesele Olarak İslam I-II" kitabı ile Tayyar Altıkulaç’ın "Zorlukları Aşmak I-II-III" kitabından okunabilir.

Bir başka önemli konu üzerinde konuştuk. Ehlinin bildiği Tayyar Hoca’nın Kuran tarihi konusunda fevkalade güzel çalışmaları var. Değişik zamanlarda muhtelif baskısı yapılan bu kitaplar, ilim dünyasının medarı iftiharıdır.

"Hocam, bu çalışmalarınızı yaparken "Günümüze Ulaşan MESÂHİF-İ KADÎME İlk Nüshalar Üzerine Bir İnceleme"  isimli kitabınızda Yemen’de Hz. Ali ve Zeyd Bin Sabit’e ait olduğu söylenen nüsha hakkında bazı bilgiler veriyorsunuz. (S.357-376) Özellikle Kuran sayfalarının uygunsuz bir ortamda dağınık bir vaziyette olduğunu anlatıyorsunuz. Yemen Kültür Bakanının bu sayfalarla ilgilendiğinden, Almanya ile yapılan bir protokolle dijitale aktarıldığından, fakat para yetersizliğinden yarım kaldığından bahsediyorsunuz, bahsi geçen Kuran nüshalarının akıbeti ne durumda? diye sordum.

Bu konuda bir açıklama yapmadı. Yapmadı ama hemen çantasında çalıştığı Taşkent nüshasıyla ilgili evrakları gösterdi. "İnşallah yakın zamanda okuyucuyla buluşacak." dedi. Bu nüshayla ilgili de nüshanın orijinal fotokopisinin çekilmesiyle ilgili Özbekistan yetkilileriyle yazışmalar yaptığını, maalesef olumlu netice alamadığından bahsetti. Bu hususu çıkacak olan kitabın ön kısmında açıklayacağını söyledi.

Tayyar Hoca’nın bu ve benzeri konulardaki çalışma azmi, II. Abdülhamit’in "Panislamizm" düşüncesinin gerçekleşmesinde yılmaz bir nefer olarak Uzak Doğu’ya giderek Çin, Japonya, Kore gibi ülkelerde birbirinden değerli faaliyetlerde bulunan, gecesini gündüzüne katan, 85’li yaşlarında Japonya’da İslam’ı daha iyi anlatabilmek için yabancı dilde dergi çıkartmaya çalışan Abdürreşit İbrahim’i hatırlattı.

H e d i y e; Konuya nereden nasıl gelindi bilmiyorum ama çalışmalar ve hediyeler konusunda bilgi verirken Tayyar Hoca; "bizim zamanımızda Türkiye Diyanet Vakfındaki toplantıları hafta sonunda yapardık. Mesaiden çalmayalım ve uzun uzun istişare edip sağlıklı karar verelim diye. Toplantıdaki yediğimiz ve içtiğimiz nevalelerin parasını münavebeli olarak kendi aramızda hallederdik. Bu konuyla ilgili Köln’de yaptığım konuşmayı da Zorlukları Aşarken kitabıma koydum." dedi.

Şöyle bir de hatıradan bahsetti. "Yurt dışındaki görevden dönerken oradaki görevli arkadaş son anda bir hediye verdi. Daha sonra gelip evrakları kontrol ederken bana verilen hediyenin evrakını gördüm. Yetkili arkadaşa; ‘bunun parasını ödemesini istedim. Verdiği parayı da vakfın bütçesine koydum." dedi.             

29 Mayıs Üniversitesinin yapımı esnasında yaşadıklarından bahsetti. Üniversitenin arsası Çamlıca’ya yapılan cami için ayrılmıştı. Bir şekilde Başbakana ulaşarak oranın 29 Mayıs Üniversitesine tahsis edilmesini rica ettim. Lütfettiler. Biz de hemen yapımı için harekete geçtik.

Engebeli arsanın hafriyatı için dönemin İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş Bey’e gittim. Rahmetli son derece güzel karşılayarak kabul etti.

Projeyi görünce, "Hocam, fakülte binalarını nasıl yapacaksınız? diye sordu. "Yavaş yavaş para buldukça yapmaya çalışacağız." dedim. "Fakültelerden birini biz yapalım." dedi. Memnuniyetimizi ifade ettim. Yapmayı düşündüğü fakülte binasını küçük görmüş olmalı ki, birkaç gün sonra telefonla arayarak, "ön taraftaki büyük binayı yapalım hocam." dedi. Çok mutlu oldum. "Oturduğumuz binayı Kadir Topbaş Bey yaptı. Bina bitti rahmetliyi de görevden aldılar... Allah rahmet eylesin."

Bu yazımla, 9 Şubat 1978 ila 10 Kasım 1986 yıllarında 13. Diyanet İşleri Başkanlığı yapan Dr. Tayyar Altıkulaç'ın çalışmalarını anlatmak gibi bir amacım yok. Çünkü o, değil Türkiye’de bütün İslam âleminde tanınırlığı olan bir hocamızdır. Yaptıkları kısa bir makaleyle anlatılamaz. Zaten Diyanette ve siyasette yaptıkları kamuoyunca bilindiği gibi eserleriyle de kayıt altındadır. Bu makalem, kısa süreli ziyaretimiz ve oradaki hasbihalimizle ile sınırlıdır.

Bir neslin öncülerinden gayretli, vizyon sahibi, çalışkan Tayyar Altıkulaç Hoca’yı ziyaret etmekten mutlu oldum.