Algı, psikoloji ve bilişsel duygusal bilginin alınması yorumlanması, seçilmesi ve düzenlenmesi anlamına gelir. Tanımdan anlaşıldığı üzere, Algı ham bilginin ( ses, koku, tat ) sadece alınması ile alakalı olmayıp, bilginin beynimiz aracılığı ile sinirler yoluyla işlenmesi, anlaşılması anlamına gelir. Algının Öğrenme, hafıza, dikkat çalışmaları ile geliştirilmesi ve şekillendirilmesi mümkündür.
Algılama şeklimizi oluşturan etkenler olarak; aile, yaşadığımız çevre, aldığımız eğitimler, başımıza gelen olumlu olumsuz tüm olayları sayabiliriz. Her bireyin deneyimleri kişinin algılama biçimini şekillendirir.
Yıllar boyunca ülkemizde algılarımızın nasıl manipüle edildiğini daha iyi fark edebilmek adına bir örnek verelim. Yıllarca sinemada ve filmlerde Din Adamı rolü çirkin, düzenbaz, bıyıkları sakalı karmakarışık, insanın yüzüne baktığında korkacağı şekilde karikatürize edildi. Bununla beraber toplumda hepimizin aşina olduğu “Ahlaktan bahsedenlerden korkacaksın”, “Hacıdan hocadan birde karanlık geceden kork.”, “Yere bakan yürek yakan.” şeklinde söylemler yaygınlaştırıldı. Peki, bunu neden yaptılar? Algı operasyonları bağlamında buna ön satış diyoruz. Mücahit Gültekin kaleme aldığı kitapta bunu açıklamak için şu örneği vermektedir:
Arabanızı pazarda satmaya karar verdiniz. Dış görünüşte her şey sağlam ve müşteriler geliyor. Sonra satış yerine arabanızla geçen sene takla attığınızı bilen bir arkadaşınız geliyor. Sözünü esirgemeyen her şeyi olduğu gibi söyleyen bir arkadaş. Arabayı istediğiniz fiyatta satmanız hatta satabilmeniz bu arkadaşınızın söyleyeceklerine bağlı hale gelir. İşte bu arkadaş toplumdaki imamlardır. Eğer imamları itibarsız hale getiren bir algı operasyonu yaparsanız topluma fikirlerinizi kabul ettirebilir ve istediklerinizi yaptırmayı başarabilirsiniz. İtibarsız bir makamdan gelen ses insanlar tarafından kabul görmeyecektir.
Algı yönetimi reklam, sinema, haber vs. gibi alanlarda özellikle önemsenen bir konu haline gelmiştir. Bir şeyin söylenmesi değil nasıl söylenmesi gerektiği hususunda özel çalışmaların sayısı oldukça fazladır. Kişinin kim olduğu, giyimi, söylerken kullandığı jest ve mimikleri, kelimeleri kullanma şekli, tonlaması ve daha birçok şeyin hedef kitleyi etkilediği araştırmalar neticesinde belirlenmiştir. Günümüz dünyasında Algı operasyonlarının en fazla görüldüğü yer şüphesiz sosyal medyadır. Sosyal medyada algı operasyonları ile yönlendirilen zihinlerin süreçleri olumlu veya olumsuz yönde değiştirebildiğine dair birçok örnek vardır. Ülkemizde gerçekleşen Gezi Olayları, ortaya sürülen bir bahane ile devlete zarar verme seviyesine gelmiştir. İran ve Mısır da gerçekleşen hareketler ise “Twitter ve Facebook devrimi” şeklinde tanımlanıyor. Bu olaylar Sosyal Medya’nın çok etkili bir algı operasyon merkezi olduğunu göstermektedir.
Ayrı hesaplardan yüzlerce atılan mesajlarla oluşan #hastag çalışmaları bizlerin bir anda gündemini değiştirebilmektedir. Mesajların kimden geldiğini, kaynağının ne olduğunu teyit etme zahmetine girmeden sadece gündeme girdiği için bazı haberleri paylaşabiliyoruz. Peki ya sadece kurum veya kişi üzerinde bir algı oluşturmak için bu işi ticaret olarak yapan sosyal medya şirketlerinin özel bir çalışması ise bu haberleri paylaştığımızda, Rabbimiz’in Kuran-ı Kerim’de bizlere buyurduğu;
“Bilmeden birilerine zarar verip sonradan pişman olmamanız için, fasıklardan biri haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın.” emrine aykırı hareket etmiş olmuyor muyuz?