Rusya Federasyonu Müslümanları Dini İdaresi ve Rusya Müftüler Konseyi tarafından Moskova’da çevrimiçi olarak düzenlenen “Ekolojik Vaazdan Ekolojik Düşünmeye: Konuşmanın En İyi Yolunu Bulmak” konulu XVII. İslami Forumu'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, "Üzülerek belirtmek isterim ki, çevre konuları söz konusu olduğunda, uluslararası platformlarda İslam’ın çevre ahlakı için koyduğu ilkeler gündeme gelmiyor. Dolayısıyla bu ve benzeri konferans ve uluslararası çalışmalarla İslam’ın çevre ahlakını daha güçlü şekilde ortaya koymak durumundayız." ifadelerini kullandı.
Dünyanın tüm insanların ortak evi olduğunu vurgulayan Erbaş, "Hepimiz yaşadığımız yeryüzünden sorumluyuz. Bugün maalesef insanoğlu, asırlarca yaşadığı dünyayı kendi elleriyle yaşanamaz bir hale getirmektedir." dedi.
Başkan Erbaş şöyle devam etti:
- Tamahkâr yaklaşımından vazgeçilmeli
İnsanların yaptıklarından veya yapmakta olduklarından dolayı, yaşadığımız çevrede doğal kaynaklarımız hızla azalmakta, bazı hayvan ve ağaç türlerinin nesilleri tükenmektedir. Atmosferin kirliliği de her gün artmaktadır. Yaşadığımız dünya hoyratça kullanıldığı için su kaynaklarıyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Bütün bunların bir sonucu olarak insanlık, mevsim değişikliği ve küresel ısınma ile tanışmaktadır. Neticede açlık ve kuraklık kapımızı çalmaktadır. Tüm bunlar bizler için çok acıklı bir durumdur. Nitekim Bakara Suresi 195. Ayette; “Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın” ilahi emri bu açıdan bizlere önemli bir mesaj vermektedir. Eğer insanoğlu, bu tamahkâr yaklaşımından vazgeçip, çevreyle ilişkisini makul ve ölçülü bir denge ekseninde düzenlemezse, mikro ve makro planda birçok sıkıntıyla karşılaşacaktır.
- Yaşanan sorunların çözümünde ulemanın öncülük etmesi önemli hale gelmiştir
İslam’a göre, sosyal çevre ile ekolojik çevrenin müminlere yüklediği ahlaki ve hukuki sorumluluklar aynıdır. Bu bakımdan toplum hayatındaki büyük değişim ve dönüşümlerle birlikte ortaya çıkan yeni sorunlara İslam ahlakıyla bakmamız ve buna göre davranış modelleri geliştirmemiz gerekmektedir. Özellikle yaşanan sorunların çözümü noktasında ulemanın, çevre ahlakını insanlara anlatması ve çevre duyarlılığı konusunda öncülük etmesi çok önemli hale gelmiştir.
- İnsanın çevreyle ilişkisinin ahirette hesaba çekileceği bir kulluk görevi olduğu bir gerçektir
İslam’ın evrensel prensipleri doğrultusunda insan ile çevre ilişkisini sorumluluk, emanet, güzel ahlak ve salih amel bağlamında ele almamız gerekir. Çevremiz, Yüce Allah tarafından Kur’an’ın fermanıyla insana emanet edilmiştir. Emaneti alan insanoğlu, tüm canlılara ve çevreye karşı sorumluluk duygusuyla bir ilişki modeli kurmalıdır. Ayrıca, “Müslüman, bir ağaç diker yahut ekin eker de ondan kuş, insan veya hayvan yerse, bunlar onun için sadaka olur” hadisi şerifi de sorumluluk ve emanetin salih amelle ilişkisini gözler önüne sermektedir. Çünkü insanın çevreyle ilişkisinin ahirette hesaba çekileceği bir kulluk görevi olduğu bir gerçektir. Aslında insanoğlunun hava, su, toprak, tabiat ve ekolojinin bütün unsurlarıyla iyi ilişki içerisinde olması aynı zamanda iman ve kulluk görevidir. Bu husus göz ardı edildiğinde yaşanacak çevresel krizlerin, küresel ifsat ve israfın, yaşadığımız dünyayı topyekûn kaos ve kargaşaya sürüklemesi kaçınılmazdır.
- İsraf korkunç şekilde artmaktadır
Maalesef günümüzde diğer insanlarla ve çevreyle olan ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturmaması sonucu israf da korkunç şekilde artmaktadır. Bu durum aynı zamanda, küresel açlık sorunu ortaya çıkaran en önemli sebeplerdendir. Hal böyleyken, yaşadığımız çağda üretim ve tüketim dengesine dair pek çok teori ve pratik çalışmaya rağmen, çılgınlık seviyesine varan tüketim anlayışı ve korkunç bir israfa karşı koyamayışımız oldukça manidardır. Ayrıca israf edilen şeyler birçok alanda insanoğluna zarar vermekte, birçok kaynağın tükenmesine vesile olmaktadır. Örneğin; 1 pamuklu tişörtün israfı, onun üretimi için harcanan 2 bin 700 litre suyun da israfı demektir.
- İnsaoğlu kendisine yazık etmektedir
Çevresiyle dostça ve insaflı bir ilişki kuramayan insanoğlu, kendisine de yazık etmektedir. Böyle giderse nesillerimize yorgun, yıpranmış ve daha zor bir dünya kalacaktır. Bu ise büyük bir vebaldir. Çünkü yaşayanlar için çevre ‘hayat’ demektir. Hayatın olmadığı yerde insan da olamaz. Biz sevgili Peygamberimizin hayatını, doğaya ve hayvanlara karşı olan tutumunu nesillerimize ve tüm insanlığa anlatmak zorundayız. İsrafı hayatımızdan çıkarmak zorundayız.
- Çevrenin hakkına da riayet etmeye mecburuz
Hepimiz ihtiyaçlarımız için tabiattan faydalanırken, kullandığımız çevrenin hakkına da riayet etmeye mecburuz. Ağaca su vermek, ağacın hakkını gözetmektir. Sulara zehirli atık atmamak, suyun hakkına riayettir. Enerji kaynaklarını doğru kullanmak, gelecek nesillerin hakkına saygıdır. Çünkü göçmen kuşların, rotasını kusursuzca bulmalarından tutun, mevsimlerin döngüsüne kadar şaşmaz bir ölçüye göre yaratılmış olan evrenin kendisi, Allah’ın varlığının en açık delillerindendir. Biliyoruz ki, inancımıza göre yaratılmış her zerre Rabbini tesbih etmektedir.
- Çevre konuları söz konusu olduğunda, uluslararası platformlarda İslam’ın çevre ahlakı için koyduğu ilkeler gündeme gelmiyor
Burada üzülerek belirtmek isterim ki, çevre konuları söz konusu olduğunda, uluslararası platformlarda İslam’ın çevre ahlakı için koyduğu ilkeler gündeme gelmiyor. Dolayısıyla bu ve benzeri konferans ve uluslararası çalışmalarla İslam’ın çevre ahlakını daha güçlü şekilde ortaya koymak durumundayız. Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bizler ülkemizde “Sıfır Atık, Sıfır İsraf” temasıyla “Çevre Ahlakı Projesi” konusunda ciddi faaliyetler yürütmeye çalışıyoruz. Bu konuda duyarlılığın artırılması amacıyla sizlerle her konuda iş birliği içinde olacağımızı ve desteğe hazır olduğumuzu belirtmek isterim.