Kur’an’ın dikkat çektiği bilgilerden biri de, insanları dinden soğutan geçmişteki yanlış uygulamalar. Yüce Allah şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Bilin ki, hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksız yollardan yerler ve insanları Allah yolundan alıkoyarlar.”(Tevbe,34)
Hristiyan ve Yahudi din adamları dua etme ve günah çıkarma gibi işler karşılığında halktan ücret alarak haksız gelir elde ediyorlardı. Yaşantılarıyla insanlara güzel örnek olmaları gerekirken, kişisel menfaat ve ihtiraslarını ön plana çıkardılar, hatta dini insanlar üzerinde baskı aracı olarak kullandıkları için halkın dinden uzaklaşmasına sebep olmuşlardı.
Din, öncelikle güzel örneklikle insanlara sevdirerek, ikinci olarak da hiç bir maddi karşılık beklemeden Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak ve insanlara doğruyu göstermek amacıyla tebliğ edilmelidir. Hz. Muhammed’in (sas), davasında samimi olduğunun en önemli kanıtı, maddi olarak hiç bir miras bırakmadan bu dünyadan göç etmiş olmasıdır. Mal mülk peşinde koşmadığını göstererek gönülleri fethetmiştir. Halkın karşısına çıktığında, diğer peygamberler gibi şu teminatla söze başlamıştı;
“Bu görevimden dolayı sizden bir ücret istemiyorum.”(Furkan,57).
“Sizden isteyebileceğim bir karşılık varsa o da sizin olsun; benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah’tır.”(Sebe,47).
“Sizden görevimle ilgili bir karşılık istemiyorum; ben, olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.”(Sad,86).
Görüldüğü üzere Hz. Muhammed (sas), Allah’ın dinini tebliğ etme karşılığında kişisel bir çıkar beklememiş, beklediği tek şey insanların özgür iradeleriyle Allah’ın yoluna girip bu yolda yürümeleridir. Bu samimiyeti sayesinde, milletin gözünden düşürecek hiç bir suç ona isnat edilememiştir. Bugün hakkında ileri sürülen ithamlar gerçek olsaydı, o dönemde de aleyhinde kullanılırdı ve kimse peygamberliğini bu kadar kolay kabul etmezdi. Peygamberlik davasından vazgeçmesi koşuluyla kendisine liderlik, zenginlik ve istediği sayıda ve arzu ettiği kadınla evlendirilme gibi tekliflerde bulundular. Şayet para, makam ve kadın gibi bir ideali olsaydı bu teklifleri kabul ederdi. Ancak o, “Bir elime güneşi, diğer elime ayı koysanız ben bu dinden vazgeçmem” diyerek hiç düşünmeden teklifi red etmiş, yaşayarak da isbat etmiştir.
Din, insanları Allah ile buluşturmayı, kardeş yapmayı, toplumda barış ve güveni sağlayıp huzurlu ve mutlu bir dünya hayatı kazandırmayı amaçlar. Yüce Allah; “Müminler ancak kardeştir” (Hucurat) diyerek, din kardeşliğini nesep kardeşliğinin önüne çıkarmıştır.
“Dini bölüp gruplara ayrılanlar var ya, (Ey Muhammed!) senin onlarla hiçbir alâkan yoktur.”(Enam,159) buyurarak, bölük parçalara ayrılmayı şiddetle yasaklamıştır.
Bugün İran ve Afganistan başta olmak üzere müslüman toplumlarda yaşananlar din adına kabul edilir değildir. Kızlara ve kadınlara yönelik din adına uygulanan şiddet ve baskılar gençlerin dinden uzaklaşmasına, hatta nefret etmelerine neden olurken, islam karşıtı misyonerlerin ellerine de büyük koz vermektedir. Teknoloji çağında yaşayan gençleri bir şeyi kabul etmeye zorlamak beyhude bir çabadır. Bu tür yaklaşımlarla sadece gençlerin nefreti kazanılır.
Oku emrinin kadın erkek herkesi kapsadığını anlayamayanların, dine zarardan başka bir katkısı beklenemez.
Samimi Müslüman, dini Allah için yaşar ve güzel örnek olarak insanlara da sevdirir.
Nefret ve düşmanlık tohumu ekenler, din kardeşliğini tehdit edenler, müslümanları bölük parçalara ayıranlar, islamın barış ve güven idealini karartanlar, Allah rızasını devredışı bırakıp şahsi çıkar için dini suistimal edenler samimi değillerdir. Zira, islamın çok hassasiyet gösterdiği bu konulara duyarsız kalmak, niyetlerinin dünyevi bir çıkar peşinde koştukları sonucunu ortaya çıkar. Dini değerleri istismar etmek suretiyle maddi çıkar peşinde koşanların en büyük tahribatı ise, Kur’an’ın işaret ettiği gibi insanların dinden uzaklaşmalarına sebep olmaktır.
Özetle, Müslümanın kötü örnekliği ve halkın dini duygularını suistimal ettiği izlenimi veren davranışları, insanların dinden uzaklaşmasına etkisi noktasında,
İslam düşmanlarının olumsuz propagandasından daha büyüktür. Bunun farkında olan Batı ülkeleri islamofobi projesi kapsamında kullandıkları tek malzeme, müslüman kimlikli kendilerinin destekledikleri terör örgütlerinin şiddet eylemleridir. İslamı terör ve şiddet dini gösterme çabasıyla insanları, özellikle gençleri islamdan uzaklaştırmaya çalışmaktadırlar.