Görmek nimetinin şükrü, nasıl gördüğü sırrında saklıdır insanın. Açısı iyi ayarlanmış bir bakış, hakikati bulacağı anahtarıdır. Herhangi bir kapının önünde, herhangi bir anahtara sahip olmak meseleyi çözmez. Doğru kapı ve doğru anahtar buluştuğunda amaç gerçekleşir, anlam vuku bulur. Tıpkı bunun gibi yaşanan hadiselere denk gelecek doğru açıyı bulmaya çalışmalıdır. Hakikat o zaman aralanır insana. Açıyı bulabilmek için ise anlam dünyasında gezmesi gerekir insanın. İlk emirdeki sırra matuf bir arayışla farklılıkları okur. İnsanların farklılıkları tam bir keşif sahasıdır ve rahmet olur. Yeni bir kelime öğrenmek, yeni bir resim görmek, yeni bir insan tanımak yeni açılar kazandırır insana. Yeni hikmetler buldurur. Aynı olayda bir sürü farklı tavrın gelişmesi okuyacak ne çok şey olduğunun kanıtıdır adeta. Proust’ un dediği gibi aynı gözlerle yüz yer görmek değil, aynı yeri yüz değişik gözle gezmek gerekir böyle zamanlarda. Gözlerden biri kapatıldığında nasıl sendelemeye sebep oluyorsa, bir gözün diğerine yardımı ile dengede kalır insan. İbretlerle yüklüdür alemdeki dayanışma örnekleri. Dayanışma dayan der adeta insana. Sabit fikir inatlaşmanın, inatlaşma kibrin davetçisidir. Olaylar karşısında ben diye diye inatlaşmak hakikat yolunda yalnızlaştırır insanı. Halbuki insan paylaştıkça artar, istiğna ettikçe azalır.
Hayatta bazı şeyler değişebilir, gayret ve niyetle hali yola girebilir. Bazıları ise kaya gibi yerinden oynamaz. Bu bir hayat denklemidir. Çözüm, akışı değiştiremediğin yerde bakışını değiştir formülündedir. Bunun için de hem kendi hayatımıza hem alemin diğer olup biten her değişim ve dönüşümüne karşı anlamlı bir nazarla bakmak gerekir. Farklı açılardan bakışın en önemli düsturu ise şu ayetle rehberimiz olur. “...Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara 2/216) Neleri öğrenmemiz gerektiği için, hangi derslere tabi tutulduğumuz bilgisi Rabbimizin sonsuz ilmindedir. Biz bazen bilemeyiz, göremeyiz...Sonsuz ilmiyle bilen ve gören Rabbimiz derse kendini tam verememiş öğrenci misali bizi anlamaya davet eder. Dalgın ve dargın halimize şifa olacak manayı bulmamızı ve hakikate açılan kapıları aralamamızı ister. Hangi kapıyı araladığında müjdeyi bulacağını ise Sevgili Peygamberimiz (as) söyler:
“Öyle insanlar vardır ki (âdeta) hayrın anahtarları, şerrin sürgüleri gibidir. Kimisi de şerrin anahtarları ve hayrın sürgüleri gibidir. Ne mutlu! Yüce Allah’ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere! Ve yazıklar olsun Yüce Allah’ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!” ( İbn Mâce, Sünnet, 19)
Ne mutlu anlamak için bakanlara... Ne mutlu manzarası güzel olanlara...