Sonra da sizden biri tayını nasıl özenle büyütüyorsa, Allah da bu sadakayı dağ gibi oluncaya kadar sahibi için büyütür (bereketlendirir).” (Buhârî, Zekât, 8)
Bereket bir ilâhî nimettir; bir mucize ve bir servettir. İnsanın nasıl olduğuna aklı ermez ama bazen zaman, bazen yemek, bazen de para bereketlenir. Yeter ki samimiyetle, alın teri ve göz nuruyla hatta bazen gözyaşıyla helâl için yola çıkılsın ve helâl işler yapılsın!
İnsana düşen, gayret etmektir. Küçük-büyük demeden iyilik yolunda çalışmak ve kötülükle arasına mesafe koymaktır. Kendi gücü nispetinde ama kararlılıkla adım atmaktır. Sorumluluğunu bilerek, yükten kaçmadan ve mazeret üretmeden dosdoğru yolda yürümeye devam etmektir. Elinden gelenin en iyisini yaparak hayırlı sonuçları Allah’tan ummaktır.
“Benim verdiğim üç kuruş yardımla Filistin’de ne değişebilir ki?” demeyin. Siz yürekten vermeye devam edin. Sadece ama sadece bir hurma da olsa Gazze için vermeye, üretmeye, kermeslerde iyilik toplamaya, atölyelerde biçip dikmeye, helâl kazancınızdan ayırmaya ve güvenilir ellere teslim ederek mazlumlara ulaştırmaya devam edin. Ümidinizi kırmak ve yardım kanallarınızı kapatmak isteyen şeytana aman kulak vermeyin!
“Benim boykotum koskoca zulüm çarklarını nasıl durdurabilir ki!” demeyin. Siz bundan sonra asla vermemeye azmedin. Kendinizi savaş kokan, kanlı bir ticaret ağının dışına atın. Yerli malı yurdun malı deyin. Küçümsetmek, duyarsızlaştırmak, unutturmak isteyen şeytana aman fırsat vermeyin!
Biz üzerimize düşeni yapalım. Sonrası Cenab-ı Hakk’ın takdiri. Titreyen kalbimizle sunduğumuz cılız amelimizi, boyumuzu kat kat aşan Uhud Dağı misali büyütmek O’nun işi. O’na sonsuz güvenelim. Yardım O’ndan, bereket O’ndan. Tebâreke ve Teâlâ Hazretleri olan O.
Ve O, elbette mazlumun âhını zalimde bırakmayacak!