Ramazan nihayete erdi.
Bayram geldi.
Hoş geldi, safalar getirdi.
Geniş ve bereketli bir bayram sofrası kuralım. Masa yok, sini yok, yemek yok…
Bayramlıklarımızı giyip güzelleşelim. Kıyafet yok, su yok, tarak yok…
Misafirlerimiz için bayram hazırlığı yapalım. Börek yok, baklava yok, terlik yok…
Kapıda cıvıltılı sesleriyle bayramımızı mübarekleyen çocukları sevindirelim. Şeker yok, mendil yok, harçlık yok…
Şehirde dolaşıp neşeli bir bayram günü geçirelim. Yol yok, dolmuş yok, hayat yok…
Akrabalarımızı ziyaret edip ellerini öpelim. Amca yok, dede yok, teyze yok…
Burası Gazze!
Asırlar önce Resûl-i Ekrem Efendimiz hicret ederek Medine’ye geldiğinde, şehir halkının cahiliye döneminden kalma gelenekleri arasında iki bayram günü olduğunu görmüştü. Bunların yerine Müslümanların bayramı olarak iki farklı gün belirlenmiş ve Peygamberimiz yeni bayram günlerini şöyle açıklamıştı: “Şüphesiz Allah sizin için (eskiden kutlanan) bu günleri, onlardan daha hayırlı olan Kurban ve Fıtır (Ramazan) bayramlarıyla değiştirdi.” (Ebû Dâvûd, Salât, 239) Böylece son ve hak din olan İslâm’ın kendine özgü yeni bir geleneği, kıyamete kadar kutlanacak iki mübarek bayram dönemi olmuştu. Müslümanlar bu günlerde mutlu olacak, mutlu edecek, hatır gönül yapacak, ikram izzette bulunacak, kaynaşacak, barışacak, hamd ile Rablerine yakınlaşacaktı.
Geldik bugüne. Bu acı ve savaş kokulu Ramazan’ın ardından Gazze’de yıkıntılar içinde bayram nasıl yaşanacak? Peygamberimizin müminler için huzur günleri olarak tarif ettiği bayramda hangi huzura sarılacak Gazzeli anneler? Evlerine bayram erzakı götürmenin gururunu nasıl hissedecek Gazzeli babalar? Ve Gazze’nin masum yavruları bugünün bayram olduğunu nasıl anlayacak? Bayrama dair güzel olan ne varsa yerle bir edilmişken, insana dair kutsal olan ne varsa çiğnenmişken Gazze’de hayat nasıl bayram rengine boyanacak?
Filistinli çocukların her zamanki gibi bu bayram da yüreklerinde sevgi ve ümit tohumları var. Yeşerebilmek için zehirden arınmış temiz bir toprak arayan hayalleri var. Bomba düşmemiş, kurşun yağmamış, kanla sulanmamış bir karış toprak bulsalar hemen ekecekleri dilekleri var. Kucaklarında yaralı bebeklerle gördüğümüz Filistinli annelerin gönlünden, bayram sabahı evlatlarını güzelce giydirip saçlarını taramak geçiyor. Babaların elleri öpülmeyi, dedelerin duaları alınmayı, ninelerin mendilleri toplanmayı bekliyor. Çok büyük bir planın mazlum ve masum hedefleri olan bu insanların hâlâ içinde bulundukları şartlarda yaşamaya çalıştıkları bir bayramları var.
Burası Gazze!
Müminlerin şen ve mesrur olma zamanı diye bildiğimiz bu bayram günlerinde, kendilerinin yanı başında olduğumuzu hissetmeye derinden ihtiyaç duyan kardeşlerimizin şehri. Balonuyla, şekeriyle, tebessümüyle bayramı özleyen çocukların şehri. Ve biz bu bayram da onları unutmuyor, unutturmuyoruz.