Bir Hadis Bir Kudüs – Esir

Âlemlere rahmet olan, merhametin can bulmuş hâli Sevgili Peygamberimiz, bir hadisinde şöyle buyurmuştu: "Esiri özgürlüğüne kavuşturun, davet edene icabet edin." (Buhârî, Ahkâm, 23)

Abone Ol

Anneler hür doğurur. Her insanın hayatı özgür başlar. Allah, insanın aklını, kalbini, ruhunu özgür yaratmıştır. Öyle ki ne kadar dış müdahale ve baskı olursa olsun, bir insanın düşünmesine, sevmesine, bağlanmasına engel olunamaz. İnsan denilen eşsiz varlık, özgürce inanır, karar alır, hislerini ve fikirlerini benliğinde büyütür.

Diğer yandan sadece ve sadece Allah’ın kuludur insan. O’na borçludur varlığını. Ve O’nun karşısında boyun eğerek sorgusuz sualsiz itaate mecburdur. Yüce Yaratıcısı ile sağlıklı bir bağ kurduğunda bir başka insana ya da eşyaya kul köle olmaktan kurtulur. Allah’a inanmakla kendini keşfedince, yaratılış amacını anlayıp özdeğerini fark edince, özgürlüğün tadına varır. Allah’a teslimiyet, hür bir yaşamın anahtarıdır.

Özgür yaşamak tartışmasız her insanın en temel hakkıdır. Elbette bizi sınırlayan kurallar vardır, olacaktır. Dinin, ahlakın, kültürün çizgileri bize yön verecek, kimi zaman durmamızı kimi zaman da yürümemizi isteyecektir. Ama bu kurallar pranga misali bizi hapseden ağırlıklar değil, bir diğerinin özgürlük alanına saygı duymamızı sağlayarak huzurlu bir toplum inşa eden yapı taşlarıdır. Aklına ve yüreğine güvenen, imanı ve sağduyusu ile hareket eden kimseler için, anlamlı her kuralın arkasında bir özgürlük fırsatı vardır.

Savaş, hırçın pençeleriyle saldırdığında özgürlükleri de söker alır. Savaşın gerekçesi çok, barışa meyletmeyip savaşanların bahanesi sınırsızdır. Çok eski zamanlardan beri insanoğlu birbirini esir etmeye, hatta bir süreliğine değil, ilânihaye özgürlüğünü elinden alarak köleleştirmeye alışmıştır. Zaman Peygamberimizin çağına uğramış ve Saadet Asrı da savaştan nasibini almıştır. Kılıçlar çekilip hak ile bâtılın mücadelesi kanla yazıldığında, karşılıklı esirler alınmış, bedeller ödenmiştir.

İşte Müslümanların var olma savaşı olan bu çarpışmalar öncesi Peygamber Efendimiz barış yolunda her çareyi denemiştir. Anlaşmak ve İslâm’da buluşmak, hak ve hukuk üzere söz birliği edip silaha sarılmamak için uğraşmıştır. Ama çabalar sonuç vermeyince, üzerlerine gelen ağır tehdidi savuşturmak ve mukaddesatlarını korumak durumunda olan ashâb-ı kirâm, savaşmıştır. Savaş sonrası esirler ele geçirilmiştir. Ve Peygamber Efendimiz ashâbına farklı vesilelerle esirleri salıvermeleri konusunda tavsiyede bulunmuştur.

Esirlerin ivedilikle özgürlüklerine kavuşturulması, Peygamber uygulamasıdır. Ve onlara esir oldukları süre boyunca iyi davranılması Peygamber emridir. Ebû Azîz b. Umeyr şöyle anlatır: “Ben Bedir günü esirler arasındaydım. Resûlullah (s.a.s.), “Esirlere iyi davranın!” buyurdu. Ensardan bir grubun elindeydim. Onlar, Resûlullah’ın kendilerine tavsiyesinden dolayı sabah ve akşam yemeklerinde hurma yemekle yetinir, beni ekmekle doyururlardı.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XXII, 393)

Esire iyi davranılması, savaş ahlâkının gereğidir. Savaşırken gücünü kullanan ama şimdi aciz durumda olan insana karşı adalet esastır. İşkence, zulüm, şiddet Müslüman’ın kitabında yazmaz.

Ve işte Gazze. Filistinli Müslümanlar ellerinde esir olan İsraillileri takas yoluyla bırakırken ortaya çıkan görüntüler… Müslümanlardan zarar görmemiş, hatta onlardan sevgi gösterisiyle ayrılan Yahudi esirler… Bir yanda soğuk yatağında uyumaya çalışırken öldürülen çocuklar, öbür yanda merhamet! Bir yanda mutfakta ailesine yemek yapmaya çalışırken öldürülen anneler, öbür yanda insaniyet! Bir yanda sınırsız işkence, sorgusuz infaz, öbür yanda hakkaniyet! Bu yaman zıtlıklar arasında huzur arıyorsanız, iyilik arıyorsanız, özgürlük arıyorsanız işte onun adı İslam!