Bir Hadis, Bir Kudüs – Kandiller

Sevgili Peygamberimiz Kudüs’ün kadim mescidi olan Aksâ’yı miraç gecesi görmüştü.

Abone Ol

Onun miraç yolculuğuna inanmayan müşrikler alay ederek “Madem öyle anlat bakalım Aksâ’yı!” dediklerinde Resûlullah Efendimiz o an ne yaşadığını şöyle ifade buyurmuştu: “(İsrâ ve miraç hakkında) Kureyş beni yalanlayınca (Kâbe’nin yanında) Hicr’de ayakta durdum. Allah, Beytü’l-makdis’i gözümün önüne getirdi. Ben de ona bakarak özelliklerini Kureyş’e anlatmaya başladım.” (Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 41)

Mekke’de zor günlerden geçiyordu Peygamber Efendimiz. Tıpkı bugün Filistin’de Müslümanların zor günlerden geçtiği gibi…

Müşriklerin sözlü ve fiili müdahalelerinin, eziyet ve işkencelerinin ardı arkası kesilmiyordu. Tıpkı bebek katili zalim İsrail’in saldırılarının yıllardır devam ettiği gibi.

Peygamberimize iman eden ashâb-ı kirâm direniyor, sabrediyor, şehit oluyor ama pes etmiyordu. Tıpkı GazzeliMüslümanların son nefeslerine kadar imanı ve özgürlüğü haykırdığı gibi.

O günlerde Cenâb-ı Hak bir teselli göndermiş, Peygamberimizi miraca davet etmişti. Mucizevi bir gece yürüyüşü ile Mekke’den Mescid-i Aksâ’ya ulaşanPeygamberimiz, orada iki rekat namaz kılmış sonra da yükselerek yedi kat göğü temaşa eylemişti. Miraç öyle çarpıcı bir mucizeydi ki geçmişle gelecek aynı âna toplanmış, geçmiş peygamberler ile geleceğin cenneti ve cehennemi aynı yolculukta buluşmuştu. Resûl-i Ekrem Efendimiz miraçtan umutla dönmüştü. Müşrikler öfkeden delirmiş, müminler müjdelerle sevinmişti. İnanıyoruz ki inşallah Rabbimizin Filistinli müminler için de hürriyet muştuları yakındır.

Tüccar bir halk olan Mekkeliler, Şam bölgesine yaptıkları yolculuklardan Mescid-i Aksâ’yı tanıyorlardı. Mekke’de Müslümanlar namazlarını Beytü’l-Makdis’e dönerek kılıyorlardı. Peygamberimiz miraçta yaşadıklarından bahsedince onun yalancı ya da delirmiş olduğunu ispatlamak için ellerine harika bir fırsat geçtiğini düşünen müşrikler ise hemen başına toplaşmışlardı. Eğer Muhammed Kudüs’e kadar bir gecede gittiğini ve döndüğünü, hatta bir de göklere yükseldiğini söylüyorsa buna çevresindekileri inandırmak için o güne kadar hiç görmediği Mescid-i Aksâ’yı anlatması gerekiyordu. Kaç kapısı, kaç penceresi vardı? Neye benziyor, nasıl görünüyordu? 

İşte o zaman Cenâb-ı Hak Peygamberimizi mahcup etmemiş, gözünün önüne Beytü’l-Makdis’i getirmiş ve onlara anlatmasını sağlamıştı. Bunun adıydı mucize! Buydu “O diyorsa doğrudur!” denilerek inanılacak olan! Böyleydi Peygamberin muhatabı olmak!

Daha sonra Peygamberimiz Medine’ye hicret etmiş ve bir süre daha Mescid-i Aksâ’ya yönelerek namaz kılmıştı. Bu sebepleMedine’de de Müslümanlar bu mübarek mescide aşinaydı. İbadet maksadıyla uzak beldelerden yola çıkıp da ziyaret edilecek kaç mescit vardı ki dünyada? Peygamberimizin dediğine göre, üç mescit bu meşakkate değerdi: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksâ. (Nesâî, Mesâcid, 10)

Adı bereketli, içi dışı bereketli, yanı yöresi bereketliydiMescid-i Aksâ’nın. Orada ibadet ayrı bir güzeldi. Bir rivayete göre, “Gidin ve orada namaz kılın.” diye tavsiyede bulunan Hz. Peygamber (s.a.s.) o sırada Beyt-i Makdis’in savaş altında olduğunu bildiğinden şöyle eklemişti: “Şayet gidemez ve orada namaz kılamazsanız, kandillerini aydınlatmak için yağ gönderin.” (Ebû Dâvûd, Salât, 14)

Mescid-i Aksâ, mübarek miraç yolculuğunda Peygamberimize durak olmuş, onu yalnız bırakmamıştı. Peygamberimiz de onu yalnız bırakmayın diyordu adeta. Gidin, namaz kılın, şenlendirin, değerlendirin diyordu.

Peki ya gidemiyorsak? Yollar kesilmiş, imkânlar tükenmişse? Yüreğimiz de yolumuz da Kudüs’e yönelmişken önümüze zalim setler çekilmişse?

İşte o zaman hiç olmazsa kandillerinde yakılacak yağ gönderin diyordu Resûlullah Efendimiz. Aydınlığına, aydınlık yarınlarına hizmet etmemizi istiyordu.

Bugün, tıpkı o gün gibi Beytü’l-Makdis kafeste. Özgürlüğünü bekleyen Gazze şehadet nöbetinde.

Bize düşen maddi yardımda bulunmaya dair her türlü güvenilir imkânı değerlendirmek! Ekmek olmak, su olmak, aş olmak.

Bize düşen manevi yardımlarımızı esirgememek! Dua olmak, umut olmak, sevda olmak.

Kandilleri sönmesin diye uğraşmak ve kardeşlerimiz karanlığa gömülmesin diye kandil olmak…