İslam; âlemlerin Rabb'inin insana bir teklifidir. Bu teklif, ana babaya iyi davranmak; akrabanın, yetimin hakkının gözetmek; yoksula, yolda kalmışa yardım etmek; israftan da cimrilikten de uzak durmak; maiyetindekilerin kalbini hoş tutmak; geçim endişesi ile neslin devamına engel olmamak; nikâh dışı ilişkilerden uzak durmak; masum insanların canına kıymamak; ölçü ve tartıyı tam yapmak; insanların özelini araştırmamak; kesin olmayan bilgilerle yargıda bulunmamak ve de kula kulluk yapmamaktır.
Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe; öldükten sonra dirilmeye ve kadere inanan bir insan için yaşamak yine bizzat Allah’ın bir teklifi olan İslam’ı yaşama gayretiyle mündemiçtir. İşte bir Müslüman’ın tutum ve davranışlarıyla İslam’ı bir bütün olarak yaşama çabasının tamamına cihat denir. Allah ve elçisini dil ile ikrar ve kalp ile tasdik ederek Müslüman olan kişinin, cehdederek yani emek harcayarak ve çaba sarf ederek İslam içerisinde kalma ve o şekilde can emanetini teslim etme sürecinin tamamı cihattır. Cihatsız İslam olmaz.
Cihat yoldaki bir taşı kaldırmaktır; komşusu açken tok yatmamaktır; ana babaya, akrabaya iyilik etmektir; Müslüman olsun ya da olmasın her insanın hukukunu korumak ve bu konuda adil olmaktır; insanların en hayırlısı olabilmek için insanlara faydalı olmaya gayret etmektir; sömürünün her türlüsüne karşı direnmektir; özgür ve hak sahibi olarak doğan insanların yine özgür ve hak sahibi olarak yaşayabilecekleri bir ortam oluşturmak için mal ve can ile mücadele etmektir.
Cihat, İslam ile insan arasındaki engelleri kaldırma gayretidir. Cihat, insanları cehenneme gönderme için imha etmeyi değil; bilakis, insanların cennete gidebilmeleri için onları yaşatmayı dert edinmektir. Haksız yere kan dökülmesinin, insan emeğinin ve alın terinin çalınmasının, yeryüzünün yağmalanmasının, neslin ifsat edilmesinin, ekinin genetiğinin bozulmasının önüne geçme çabasıdır. Cihat, Müslüman’ın yaşama kayıtsız kalmamasıdır.
Varlıklarını, enerji kaynaklarını, yerin altındakileri ve yerin üstündekileri yağmalayarak devam ettiren emperyalizm, tüm iyilik ve güzelliklerin kaynağı olan İslam’ın, bu sömürü düzenini durdurabileceğini fark ettiği için, özellikle de 11 Eylül 2001 tarihinde itibaren iki projeyi devreye koymuştur. Birincisi Müslümanları dönüştürmek için sömürü düzenine kayıtsız kalan yeni bir İslam anlayışı oluşturmak; yani ılımlı İslam. İkincisi de Müslüman olmayan toplumları İslam’dan uzak tutmak için şiddet ve terörle iç içe yapılar oluşturup bunları ön plana çıkarmak: İslamofobi.
Öncelikle her Müslüman bilir ki Allah katında tek din İslam’dır ve bize Müslüman adını veren Allah’tır. İslam inancını ya da Müslüman oluşu tarif etmek için ikinci bir kelimeye ihtiyaç yoktur. Biz radikal İslam, siyasi İslam, cihatçı İslam, Ilımlı İslam, folklorik İslam, kültürel İslam gibi tüm tanımlamaları reddediyoruz. Aynı şekilde inanan ve inançlarının gereğini yerine getirmeye çalışan Müslümanları da namazcılar, abdestçiler, oruççular, infakçılar gibi sıfatlardan biriyle tanımlamanın en azından yersiz olduğunu düşünüyoruz. Öte yandan vicdanlarda yer bulmayan birtakım şiddet olaylarının faillerinin cihatçılar olarak nitelendirilmesinin İslam’ın bütününü tahrif etmeye yönelik sistemli bir hareket olduğunu düşünüyoruz.
Dünyanın herhangi bir yerinde sivillere yönelik terör ve şiddet olaylarında yer alan unsurların yöntemlerinin (alışveriş merkezlerine, ana caddelere, okul önlerine bomba yerleştirme ya da canlı bomba eylemleri gibi) İslam ve cihatla ilintilendirilmesi kirli bir tuzağın, emperyalist pis bir oyunun parçalarıdır. Bugün zengin bir azınlığın kapris ve tutkularına esir olmuş ülke yönetimleri, her türlü ekonomik, kültürel ve sosyal mekanizmaları ile dünya’nın birçok yerini olduğu gibi İslam coğrafyasını da sömürmekte, bu sömürünün devamını da bu coğrafyalardaki askeri varlıklarıyla teminat altına almanın hesapları içerisindedirler. Bu hesabın yürütülmesi için sözde İslam adına dehşet saçan terör örgütlerinin varlığı geniş halk kitleleri için oldukça ikna edicidir. Hele hele bu örgütlere cihatçılar yakıştırması emperyalizm için tadından yenmezdir.
İslam’ın, hak yememe ve yedirmeme, sömürmeme ve sömürülmeme, baskı ve tahakkümde bulunmama ve de baskı ve tahakküme razı olmama emirlerini de kapsayan cihat ibadetinin kanlı eylemlerle özdeşleştirilmesi âdeta bu kelimeyi kullanılmaz hâle getirmeye yönelik emperyalist bir tezgâhtır.
Terörün finansman kaynaklarının izi sürüldüğünde ortaya çıkacak adres bellidir. Aynı adresin İslam ve terör, İslam ve şiddet, cihatçılar, cihatçı terör örgütleri feveranları da aynı terör olayları gibi planlı bir sürecin işletilmesidir.
Enerji kaynaklarını, enerji nakil yollarını, okyanus ticaretini, tatlı su kaynaklarını, tohum ve gıda sektörünü ellerinde tutarak dünyayı yağmalayan ülkeler bu topraklardan çekilmediği müddetçe yeryüzünde açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun bitirilmesi, savaşların ve terör olaylarının önüne geçilmesi mümkün olmayacaktır.
Emperyalizmin sebep olduğu dertlerden emperyalistlerden medet umularak çıkılamaz.
Öte yandan içeriden ve dışarıdan birileri en basit tabirle İslam’ı yaşama gayreti olarak ifade edebileceğimiz cihat kelimesini manipüle aracı olarak kullanıyor diye de biz de bu kelimeyi terk edecek değiliz.