Bu yazımızda önceki yazıda bahsettiğimiz düşüncelerin önemine örnek olabilecek düşünce ve duyguların gücü ile ilgili ilginç bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Farklı şehirlerden birbirini tanımayan 3 genç aynı şehirde üniversite kazanmışlardı. Gençler birbirlerinden habersiz şehre giderek üniversiteye kayıtlarını yaptırırlar ve kalacak yer arayışına girerler. İçlerinden biri ev tutup kendisine ev arkadaşları aramaya başladığında diğer kalacak yer arayan gençler ile tanışır. Her biri maddi-manevi çok güzel ahlak ve edeple yetiştirilmiş, aynı üniversitede fakat farklı bölümler okuyacak olan gençler aynı evde kalmaya başlarlar.
Aradan yıllar geçer sevinçli günler, ailelerinden maddi destek geldiği günler gelemediği günler, vize dönemleri, final dönemleri, yaz tatilleri, sıcaklar, soğuklar derken üniversite dönemleri hızla gelip geçer ve artık mezuniyet günü yaklaşır. Gençler yıllarca beraber aynı evi paylaşmışlar, aralarında ki hak ve hukuka çok dikkat etmişler, büyük bir anlaşmazlık, büyük bir gönül kırıklığı nerdeyse hiç yaşanmamıştı. Yıllarca aynı evde yaşamalarına rağmen aralarında da neredeyse hiç görev paylaşımı da yapmamışlardı. İhtiyaç olduğunda kim müsaitse severek işi yapmış, elinden geleni ortaya koymuştu. Biri yemeği yaptığında diğeri temizliği yapmış, biri evin ihtiyaçlarını karşıladığında diğeri evin faturalarını, ödemelerini gerçekleştirmişti. Birinin dersleri yoğun olduğunda diğerleri ona iş bırakmamış, seve seve evin işlerini üstlenip yerine getirmişlerdi.
Birinin parası olmadığında diğer ikisi asla ona hissettirmemeye çalışarak masrafları üstlenmiş bir diğerinin parası olmadığında da diğer gençler aynı duygularla birbirlerini yıllarca idare etmişlerdi. Yıllar geçip mezuniyet günü artık geldiğinde diplomalarını almış çok büyük bir sevinç yaşamışlardı. Ancak birbirlerinden ayrılma zamanı geldiğinde de mezuniyet sevinçleri kaybolmuş 3 genç kendilerini bir anda çok büyük bir hüznün içinde bulmuşlardı.
Üç Arkadaş ayrılmadan önce belki son kez bir araya gelmeye, muhabbet etmeye karar vermişlerdi. Bu önemli veda buluşmasını daha önce maddi imkânsızlıklar sebebiyle yapamadıkları güzel bir mekânda güzel bir ziyafet organizasyonu ile düzenlemeye karar verirler. Birbirlerini uğurlama akşamında imkânları ölçüsünde hiçbir masraftan kaçınmamaya çalışarak belki hiç yapamadıkları şekilde en güzel yemekleri, içecekleri, tatlıları sipariş verirler. Mezuniyet sevinci ve birbirlerinden ayrılacak olmalarının hüznünü bir arada yaşayarak beraber geçirdikleri yılları adeta gün gün kendi aralarında anarlar. İçlerinden biri:
- Dikkatinizi çekiyor mu bu kadar yıl bir evde bir arada yaşadık. Öncesinde birbirimizi hiç tanımıyorduk. Yıllar içerisinde farklı şehir ve kültürlerden gelmemize rağmen aramızda bırakın küçük kavgayı hiçbir büyük problem küskünlük kırgınlık yaşamadık. Her birimiz farklı farklı bölümler okuduk, eve farklı farklı saatlerde giriş-çıkış yaptığımız oldu ama birbirimizi rahatsız edecek, üzecek incitecek hiçbir davranışın içerisine girmedik. Acaba bu birlikteliğimizi devam ettiremez miyiz?
İki arkadaş bu sözler üzerine şaşkınlıkla birbirlerine bakarak:
- Nasıl devam ettireceğiz ki? Üniversite hayatımız bitti artık memleketlerimize dönüp hayata atılmamız lazım. Ailelerimiz bugüne kadar bize baktılar artık bizler sorumluluk alıp hem ailemize hem de bundan sonraki yaşantımız içerisindeki iş bulma evlenme ve diğer durumlar için çalışmaya başlamamız lazım dediler.
İlk konuşan genç bu sözler üzerine:
- Benim aklıma bir fikir geldi: Bu akşam aramızda bir karar alsak ve her birimiz 3 yıl boyunca var gücümüzle çalışsak, hiçbir iş ayrımı yapmadan gecemizi gündüzümüze katsak ve bu süre içerisinde de evlenmeden, ailelerimizle yaşayarak hiç bir harcama yapmadan para biriktirsek. 3 yılın sonunda ise her birimiz biriktirdiğimiz paralar ile 3 ortaklı bir şirket kurarak bütün hayatımızı hep beraber birlik beraberlik içerisinde, birbirimize destek vererek acı günümüzde, tatlı günümüzde, iyi günümüzde kötü günümüzde beraber yaşasak nasıl olur? Diyerek teklifini ortaya koydu.
İki arkadaş hem şaşırmışlar hem de sevinmişlerdi. Acaba olabilir mi diye birbirlerine bakmaya başladılar. Neden olmasın ki peki ala olabilirdi. Her biri bu durumu ailelerine danışmaya karar verdiler ve birbirleri ile vedalaştılar. Ailelerinin yanına vardıklarında durumu anlattılar ve ailelerinden 3 yıl izin istediler. Aileleri de onların bu birlikteliklerini çok beğendi ve destek olacaklarını söylediler. 3 genç var güçleriyle hayata atıldılar hiçbir iş ayırımı yapmadan, gece-gündüz demeden çalışmaya başladılar. Kazandıkları parayı olabildiğince harcamamaya çalışarak biriktirdiler ve 3 yıl sonra tekrar bir araya geldiler.
Hepsi ailelerinin de desteğiyle artan yanındaki paraları ortaya koydular. Ortaya çok ciddi bir para çıkmıştı. Herkesin getirdiği para ölçüsünde ortak olduğu bir şirket kurmaya karar verdiler. Şimdi sıra hangi işi yapacaklarını karar vermeye kalmıştı.
Birinci genç ben halkla ilişkiler okudum ve bir şirketin pazarlama ve reklam bölümünde çalıştım. Bu işi kendim yapacağım dikkatiyle çalıştım ve çok iyi öğrendim. Ortak halkla ilişkiler, reklam, tanıtım ve pazarlama şirketi kurabiliriz dedi.
Diğer iki arkadaş bu alanda çok şirket var ve kazanacağımız gelir üçümüzü geçindirmeye, evlendirmeye hayatını devam ettirmeye yetmeyebilir dediler.
Diğer genç, ben muhasebe okumuştum biliyorsunuz ve bir şirketin muhasebe bölümünde çalıştım böyle bir şirket kurabiliriz dedi. Diğer ikisi muhasebe şirketi çok fazla var ve biz bu işi hiç bilmiyoruz, sadece senin bilmen ve çalışmanla da böyle bir şirket büyüyemez, kalkınamaz, zor olur dediler.
Üçüncü arkadaş ben elektrik elektronik mühendisliği okumuştum biliyorsunuz ve soğutucu sistemleri üreten bir firmada çalıştım derin dondurucu soğutma ısıtma sistemleri, klimalar üzerine üretim yaptık böyle bir şirkette kurabiliriz diye teklifini sundu. Bunun üzerine diğer iki genç çok iyi olur birimiz halkla ilişkiler, tanıtım, pazarlama ve reklam bölümünü üstleniriz birimiz muhasebe girdi çıktı maliyet ve diğer hesapları takip ederiz sen de işin üretim elektrik elektronik sistemler bölümünü takip edersin ve bu çalışma üçümüzü de geçindirecek bir şirket ortaya çıkarabilir dediler. Bunun üzerine karar verildi iklim sistemleri üzerine çalışan bir şirket kuruldu.
Üç arkadaş aynı birlikteliklerini, dürüstlük ve samimiyetlerini, güzel anlaşma becerilerini, birbirlerinin zayıf yanlarını kapatma, güçlü yanlarını destekleme noktasında hep birbirlerine yardım ettiler ve bu birlikteliğin gücü ve etkisi ile şirket kısa sürede büyümeye, çokça personel çalıştırmaya ve çok ciddi paralar kazandırmaya başladı. Her bir arkadaş evlendiler, yuvalarını kurdular ve kendilerine müstakil bir ev satın alarak yaşamlarını huzur mutluluk içerisinde sürdürmeye başladılar.
Çok huzurlu bir aile yaşamları, çok bereketli bir iş hayatları devam ederek aradan yıllar geçti. Bir gün gençler çok büyük bir otelin -3. katında 3 aşamalı büyük bir soğutuculu depo yapma ihalesini aldılar. Birinci aşamada 4-5 derece civarında olabilecek meyvelerin saklanacağı bir bölüm ikinci aşamada 0 değerleri civarında sebzelerin saklanacağı bir oda, üçüncü olarak ta eksi 20-25 derecelerde derin dondurucu görevi üstlenecek bir bölüm yapılacaktı.
Gençler her işlerinde olduğu gibi titizlikle çalışmaya başladılar ve kısa sürede verilen işi bitirdiler. Teslim edecekleri günden bir akşam önce son kontrolleri yapmak üzere hep beraber otele gittiler ve eksi 3. kata indiler. Bir arkadaş olayın maliyet hesabını gözden geçirdi bir arkadaş daha sonraki işlerde kullanılmak üzere resimlerini ve yapılan işin mahiyetini çıkardı. Mühendis arkadaşları ise yapılan işin teknik olarak incelemesini sistemi kontrol etmeye başladı ilk bölüme baktığında sıcaklığın 4-5 derece civarında geldiğini ve bunun istenilen sıcaklıklar olduğunu gördü. İkinci bölüme geçtiklerinde burada da sıcaklığın 0 derece civarında olduğunu gördüklerinde 3. odaya geçtiler ve burada da soğukluğun eksilerde ölçtüklerinde sistemin doğru bir şekilde çalıştığını gördüler. Teslimata hazır olduğuna karar verip ayrılmak üzere geri döndüklerinde mühendis olan gencin duvarda bir detay dikkatini çekti ve teslimat sırasında problem olmaması için o detayı düzeltmek üzere uğraşmaya başladı. Bu sırada diğer gençler ayrılmak üzere yukarıya çıktılar ve arabalarına binerek zaten akşamın geç vakti olduğu için evlerine doğru yöneldiler Mühendis genç düzenlemeyi bitirdikten sonra çıkmak için kapıya yöneldiğinde bir de ne görsün kapı üzerine kapanmıştı. Hemen kapıya koştu var gücüyle kapıyı açmaya çalıştı ama ne yazık ki kapı sadece dışarıdan açılmalıydı ve içerden herhangi bir açma imkânı yoktu. Hemen telefonuna sarıldı ancak eksi 3. katta telefonun çekmediğini gördü. Kapıyı yumrukladı, bağırdı çağırdı ancak sesini kimseye duyuramadı ve artık yapacak bir şeyin kalmadığını anladı. Burada donarak ölecekti.
Aklına zerre kadar arkadaşları adına kötü bir şey gelmedi ve en azından bu ölüm anına kadar yaşadığı hissettiği duygularını notlar halinde yazmaya karar verdi. Öncelikle çok üşümeye başladığını ve yavaş yavaş ellerinin titrediğini yazdı. Arkadaşlarına hakkını helal ettiğini ailesine kendilerini çok sevdiğini ve kısmet olursa öbür dünyada buluşmayı umduğunu yazdı. Aradan zaman geçti ve mühendis artık soğuktan iyice titremeye başlamıştı. Saat gecenin 3 civarı olduğunda da burası artık çok soğudu, artık ölüyorum yazacak dermanım kalmadı bütün aileme arkadaşlarıma sevdiklerime eşime çocuklarıma elveda diyerek ruhunu teslim etti.
Bu esnada hanımı evde onu bekliyordu. Ertesi gün teslimat olacağını bildiği için işi yetiştirmeye çalıştıklarını düşünerek geç vakit olmasına rağmen bekliyordu. Gecenin 3’ü olunca iyice meraklandı ve eşini aradı ancak eşinin telefonuna ulaşılamıyordu. Büyük bir merakla iş yerini aradı: telefon çalıyor ancak cevap veren yoktu. Son bir umut oteli aradı ama oteldekiler geldiklerini ama saatler öncesinde ayrıldıklarını söylediler. Mühendisin eşi diğer ortaklarının eşlerini aramaya karar verdi. Ortaklardan birinin eşini aradığında; o eşinin 12 civarında eve geldiğini ve uyuduğunu söyledi. 2. Ortağının eşini aradığında o da aynı şekilde eşinin 12 civarında eve geldiğini ve uyuduğunu söyledi. Mühendisin eşi iyice meraklanmış ve kendi eşinin gelmediğini ve acaba nerede olduğunu sormalarını rica etti. Bu arada sese uyanan iki ortak da durumu öğrenince akıllarına kendileri ayrılırken mühendis ortaklarının arabasının hala otelin önünde olduğun hatırladılar ve acaba içeride mi kaldı deyip büyük bir panik içerisinde otele koştular. İki arkadaş aynı vakitte otele vardılar. Güvenliklere durumu anlatıp koşa koşa eksi üçüncü kata indiler. Kapıları açıp mühendisin olduğu bölmeye geldiklerinde ortaklarının ruhunu teslim etmiş, yanında dosyalarla yerde uzandığını gördüklerinde büyük bir şok yaşadılar İçlerinden bir tanesi olamaz! İmkansız! Mümkün değil! Hayır! diye bağırmaya başlayarak dışarıya çıktı. Diğerleri şoka girdiğini düşünerek dondu kaldılar. Bağırarak dışarıya çıkan ortak tekrar içeriye geldi ve evet olamaz donarak ölmüş olamaz. Ben giderken teslimat yapılmadı ve içeride malzeme olmadığı için sistemi kapattım ve öyle ayrıldım. Dolayısıyla üşümüş olabilir ama bu kadar bir sürede donarak ölmüş olamaz dedi ve arkadaşlarının cesedi incelenmek üzere adli Tıp’a kaldırıldı. Gelen sonuçta ortam sıcaklığının kişiyi donarak öldürecek derecede olmadığı ancak mühendisin yıllardır soğutucu sistemleri üzerine çalıştığı için zihnen eksi de çalışan bir sistemin insanı ne kadar sürede dondurabileceğini çok çok iyi bildiği için sistem çalışıyor düşüncesi ile aşama aşama soğukluğun arttığını düşünerek kendi kendisini dondurduğunu ve bedenin fiziki şartlardan değil ama psikolojik düşünce gücünün etkisi ile kendisini dondurduğunu açıkladılar.
Bu olayı beynimizin gücünden bahsettiğimiz bir seminerde anlattığımda bir genç el kaldırdı. Kendisi tanıtarak, yurt dışından doktora yapmak üzere geldiğini ve evli olup bir de bebeklerinin olduğunu söyledi. Buradaki yaşamını aldığı burslarla devam ettirirken özellikle kışın maddi olarak geçimde zorlandığını dile getirdi. Bu sebeple çoğu kez evin tamamını ısıtmak yerine sadece yaşadıkları odayı ısıttıklarını söyledi. Yine bir gün çalışma odasında kalın kıyafetlerle ve üzerine battaniye alarak ders çalışırken hanımının geldiğini ve kendisine bebeği yıkayacağını dolayısıyla kombiyi açarak evi ısıtmak istediğini söyledi. Hastaneye ve ilaçlara para vermektense parayı evi ısıtmaya vermek daha karlı diye düşünerek tamam dedim. Hanım içeriye geçti ve kendisinin de ders çalışmaya devam ettiğini söyledi. Aradan biraz zaman geçince kendisinin ısınmaya başladıkça üzerindeki battaniyeyi attığını daha sonra üzerinde var olan mont ve kazağını çıkardığını biraz daha sonra terlemeye başlayıp gömleğinin kollarını yukarıya sıyırmaya başladığını anlattı. Aradan biraz daha zaman geçince hanımına seslenerek kombiyi kapatmasını evin yeterince ısındığını söylediğinde hanımının gelen telefon sebebiyle konuşmaya daldığını ve henüz kombiyi açmadığını söyleyince çok şaşırdığını söyledi.
İnanamadığını ve eli ile kalorifer peteklerine dokunarak kontrol ettiğinde gerçekten peteklerin buz gibi olduğunu hayretler içerisinde hissettiğini ifade etti. Ancak kendisinin evin ısındığını düşündüğünü ancak ev soğuk olduğu halde belki gelecek faturanın kaygı ve stresi ile terlemeye başladığını ve bunun da kendisini ısıttığını fark ettiğini dile getirdi.
Bu iki örnekte de görüyoruz ki insan beyni düşünce yoluyla bedende ortaya çıkarabildiği müthiş bir enerji ürettirme becerisine sahiptir. Ürettirdiği enerjiyi olumlu-olumsuz ayrımı gözetmeden bütün bedene gönderebilmektedir. Bu enerji de kişiyi olumlu veya olumsuz ciddi oranda etkilemektedir.
Dolayısıyla her bir düşüncemize önem vermeli, özellikle olumsuz düşünceleri uzun süreli olarak zihnimiz de döndürerek sağlığımıza zarar vermemeliyiz.
Kalınız Sağlıcakla