“İnsanın yiyeceğine önem vermesiyle güçleneceğini veya yemeden yaşamanın mümkün…” olmayacağını anlatmak için “can boğazdan gelir ya da can boğazdan geçer” deriz. Sağlığımız için gerekli besinleri vaktinde ve yeterince almamız hayati önem arz etmektedir. Bu atasözünü genellikle bu meseleyi önemsiz gören veya beslenmesine yeterince dikkat etmeyen insanları uyarmak için kullanırız.
Örneğin zayıf veya güzel görünmek uğruna kontrolsüz bir şekilde diyet yapan kimseler, tıp dilinde anoreksiya nevroza ya da anoreksiye, yani zayıflık hastalığına yakalanır. İnsanı ölüme bile götüren bu tür hastalıklar, nice evladımızın hayatını genç yaşta karartmıştır. Ayrıca çocuklarının tıpkı bir mum gibi tükenerek eridiğini gören aileleri de perişan etmiştir.
İşin garip tarafı nedir biliyor musunuz?
Zayıflık hastalığına yakalanan bir kimseyi kolay kolay ikna edemezsiniz. Böyle biriyle yemek yemenin önemi hakkında konuşurken sizi dinlediğini sanırsınız ama onun aklından ne geçtiğini bilemezsiniz. Çoğunlukla bu tür kimselerin aklında yemeklerin lezzeti değil de bunların ne kadar kalori ettiğinin hesabı vardır. Bu hesabı aşırı kilolu birinin yapması gayet normaldir lakin bir deri bir kemik kalmış birinin yapması oldukça şaşırtıcı ve bir o kadar da anormaldir. O sebeple böyle kimselere “can boğazdan geçer” sözünü en iyi anlatacak kişi, bu işin uzmanlarıdır.
Mademki zayıflık hastalığına yakalanan kimseleri işin ehline havale ettik, öyleyse biraz da gerekli besin maddelerini vaktinde ve yeterince almayan başka kimselerden bahsedelim. Kısacası bunlara “iş kolikler” diyelim. Tabii ki işine tutkuyla bağlanan herkesi bu kategoriye alamayız fakat önceliği işi olan bazı kimselerin ne zaman, ne kadar ve kaç öğün yemek yediği belli değildir. Sizin anlayacağınız bu iki grup insanın da beslenme biçiminde bir denge yoktur.
Peki, sağlıklı ve dengeli beslenmenin ölçüsü nedir?
Kesinlikle vücudun gereksinim duyduğu gıdaları yemektir.
Ama nasıl yemektir?
Elbette tıka basa yiyip içmek değildir. Her ne kadar can boğazdan gelse de aynı canın boğazdan çıktığını da unutmayalım lütfen! Helal ve temiz olan yiyeceklerden yiyelim ama israf da etmeyelim. Bakınız Yüce Allah bu hususta ne buyuruyor: “Ey âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.”
Peki, Yüce Allah hangi kullarını daha çok sever?
Hayatının her anında aşırılıktan uzak duran, ölçüyü kaçırmayan ve haddini aşmayan kullarını daha çok sever. O hâlde bu sevgiyi kazanmak için sadece bedenimizi beslemeyelim. Ruhumuzun da gıdası olan namaz, oruç gibi ibadetleri bize emredildiği biçimde yapalım ki beden ve ruh sağlığımız bozulmasın.
Sofralarınız zengin, gönülleriniz engin olsun.