Bu topraklarda bin yıldır İslam var. Diyarbakır’ın İslamla şereflendiği tarihi esas alırsak daha da eskidir. Ama Alparslan komutasındaki Malazgirt zaferi daha da belirleyici ve kalıcı olmuştur. Selçuklular ve sonrasında Osmanlı ile islam kaynaklı büyük vakıf medeniyeti ve toplumdaki huzur tüm dünya tarafından bilinen bir husustur. Yani dinimiz islam bu toprakların temel taşıdır.
Sonrasında yaşanılan süreç ve geldiğimiz güne kadar bu toprakların temel ve ortak değeri olan İslam ve İslam’ın hükümleri ile ilgili zaman zaman toplumu rahatsız eden tartışmalar ve uygulamalar olmuştur. Ama özellikle aydın ve sanatçıların İslam’ın temel değerleri ve müesseseler konusunda özensiz bil dil kullanması ve maalesef hakarete varan ifadeler kullanması anlaşılır bir husus değildir. Dünyanın hiçbir yerinde kişilerin özel hayatı ne olursa olsun toplumunun ortak değerlerine yönelik hakaret içeren (eleştiri değil) ifadeleri ulu orta kullanmaları mümkün değildir.
Eleştiri mi? Hakaret mi?
Eleştiri her insan ve her kurum için besleyici bir konudur. Ama hakaret ise kişinin karakterini ortaya koyan bir durumdur. Zaman zaman Başkanlığımızı ve çalışmalarını diline dolayanlar ne gariptir ki günlerdir süren İsrail’in zulmü karşısında tek kelime etmeyenler veya edemeyenlerdir. Kendileri için iyi veya kötü nedir? Bunların tanımları nelerdir acaba?
İnanç esasları ve buna bağlı yapılan fiil ve davranışlar o dinin mensuplarının sorumluluğudur. Sebebini anlamak veya neden karşı olduğunu ifade etmek için belli bir usul ve üslup içinde karşı görüşünü bildirebilir. Bir kimse örneğin namaz kılmıyor ise, kılanlara karşı kullanacağı dile dikkat etmek zorundadır. Bu sadece biz Müslümanlara yönelik değildir. Mesela Hindistan’da ineklere tapan insanlarla ilgili konuşan her insan dikkatli ve saygılı konuşmalıdır.
Neden Hakaret?
Bunun sebebini tek bir konu ile irtibatlandırmak elbette mümkün değildir. Sonra bir inancın mensuplarının yaptığı yanlışın o dine yüklenilmesi mümkün değildir. Bunun için ilim tahsil etmeye gerek yoktur. Her inanç ve her dünya görüşünden insanlar içinde yanlış yapan veya söylediklerine ve yaptıklarına onay vermediklerimiz olabilir.
Hakaretin altında yatan sebepler acaba şunlar olabilir mi?
Cehalet: En masumu herhalde cehalettir. Kişi bilmediğinin düşmanıdır. Ama asla mazeret değildir. Cehalete bağlı yanlışlar giderilebilir.
Düşmanlık: Bu bilerek yapılan bir davranıştır. Yani tavır koymaktır. Bunun da sebepleri iyi araştırmak gerekir.
Maddi Çıkar: Toplumda huzursuzluk çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek için yapılan davranışlar bazen sonuç alabilir.
Taraftar toplamak: Kendi ideolojisini güçlendirmek ve taraftar sayısını artırmak için yapılmış olabilir.
İnançsızlığını ortaya koymak: Bunun da tedavisi zordur. Kişi inadi olarak dine karşı ise, yani bilgiye ve öğrenmeye açık değil ise O kişiye yapılacak fazla bir şey yoktur.
Başkaları adına çalışmak: Su uyur düşman uyamaz sözü anlamlıdır. Zaman zaman dünyanın değişik yerlerinde dini değerlere yönelik yapılan aleni hakaretlerin bir sebebi de İslam düşmanları adına çalışmaktır.
Kargaşa çıkarmak: Toplumun değerleri üzerinde oluşturulan tartışmalarda toplum haklı olarak tepki gösterir. Kitleler üzerinde bazen bunu kontrol etmek zorlaşabilir. Nitekim bunun olumsuz örnekleri vardır. Belli zamanlarda toplumun hassasiyeti daha yüksek olacağı için bu topraklara düşman olanlar inanç değerleri üzerinden veya kurumlar üzerinden toplumda kargaşa çıkarmak isteyebilir. Bilerek veya bilmeyerek birileri hesabına çalışıyor olabilir.
Ne Yapmalıyız?
Bilgiye erişim ve doğru bilgiye ulaşmak ciddi bir problemdir. Doksanlı yıllarda yaygın olan bir tartışma proğramında dini konularda uzman olduğunu söyleyen bir gazeteciye bakanlıkta yapan bir ilahiyat hocamız şöyle bir soru sormuştu: “İslam konusunda yazılar yazan bu arkadaşımız islamın beş temel değerini bize söyleyebilir mi?” Bir süre cevap beklendi ama o gazeteci maalesef bir cevap verememişti. İslam konusunda kendi köşesinde yazı yazan böyle bir kişinin (konuştuğu sahadan hiç haberi olmayan ) topluma vereceği ne olabilir ki?
Her Müslümana ciddi bir sorumluluk düşüyor. O da iyi bir temsildir. Ama bununla beraber eğitimin her kademesinde çocuklarımıza ve gençlerimize sağlam ve sağlıklı bir din bilgisi vermek zorundayız. Kavramlar, kaynaklar ve ibadetler başta olmak üzere özellikle Kur'an-ı Kerim ve sünnetin bir usul dairesinde öğretilmesi son derece önemlidir. Ve Başkanlığımız özellikle 4-6 yaş grubu olmak üzere gençlere ve kadınlara yönelik çalışmalarında büyük bir gayret göstermektedir.
Esasında hakaret eden kendisine yazık ediyor. Söyleyecek sözü olmayan ve aciz olan kişiler hakaret eder. İslam ilim tarihinde en zor konularda âlimler tartışılmayan konu bırakmamıştır. Özellikle bir konunun tarihi seyrini, hikmetini ve kazanımlarını öğrenmek için sormak ve araştırmak işin tabiatındandır. Ama gözü kapalı ve kötü örnekleri esas alarak toptancı bir anlayış ile hakaret –inancı ne olursa olsun-hiçbir insana yakışmaz. Bir konu konuşulurken veya tartışılırken eleştiri başka hakaret başkadır. İlahi vaad: "Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır." (Saff,61/8)