Saldırgan kimsenin, kendisi gibi birine saldırmaktan çekindiğini anlatmak için “Deli deliyi görünce çomağını (veya değneğini) saklar” deriz. Bu atasözünü, aynı özellikte olan kimselerin olaylara benzer tepkiler verdiğini belirtmek için kullanırız.
Neredeyse her beldenin bir veya birkaç tane delisi vardır ama hepsinin de yeri, sınırı bellidir. Mesela bazı deliler kendi mahallesinden dışarı çıkmazken bazısı da sabah akşam aynı çarşı pazarda dolaşır. Onlar, hayatın her sahasında karşımıza çıkar. Cami önlerinde bile…
Özellikle namaz çıkışı caminin ön kapısında durup insanlardan yardım isteyen deliler vardır. Hiçbiri de diğerinin yerini işgal etmez, herkes nerede duracağını bilir. Deli, deliyken bile nerede duracağını biliyorsa aklı başında olan bir insanın da onlarla uğraşması uygun olmaz.
Maalesef kimileri delileri kızdırmaktan haz alır ve onlarla uğraşmayı adeta meslek hâline getirir. Deli de olsa kimsenin ahını almamak lazımdır. Allah muhafaza, deli olarak gördüğünüz kimsenin bir ahı ile tepetaklak olabilirsiniz. “Her geleni Hızır, her geceyi kadir…” bilmekte yarar vardır. O sebeple delileri, Allah’ın bir emaneti olarak görüp akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan böyle kimseleri gözetip kollayalım. Ola ki deli de olsa böyle birinden alacağımız bir hayır dua kurtuluş reçetemiz olabilir.
Peki, sadece akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan kimseler mi deli sınıfına girmektedir?
Tabii ki “delilik” bu tanımla sınırlı değildir. Ne oldum delisi, neme lazım delisi, havadis delisi, nasihat delisi, kuruntu delisi gibi çeşitli delilikler de vardır ama “Deli” denilince aklımıza deli dolu insanlar da gelmektedir. Genellikle gençlik çağının zirvesinde olan bu kişiler, ağızlarından çıkan bazı söz ve davranışlara dikkat etmezler. Onların sonunu düşünmeden yapmış oldukları hareketleri hoş görürüz çünkü içlerinde kötülük olmadığını biliriz.
“Gençlerin yoğun bir duygu değişimi yaşadıklarını bilen Sevgili Peygamberimiz de onlarla ilişkilerinde bu durumu dikkate alır; onlara karşı son derece makul ve mutedil davranırdı.”
Peki, gençlik çağı geçtiği hâlde deli dolu konuşan ve hâlâ davranışlarına dikkat etmeyen kimseler ile nasıl geçiniriz?
Öncelikle onlarla aramıza iyi bir mesafe koymalıyız. Bundan sonra yapacağımız en akıllıca şey, o kimseler ile konuşurken damarlarına basmamak olmalıdır. Eee… Deli deliyi görünce bile çomağını sakladığı bir dünyada, biz de delilik çağı geçtiği hâlde önünü sonunu düşünmeden konuşan birinin yanında, onun hassas olduğu şeyleri dile getirmeyelim. Hem böylelikle o kimsenin edebini muhafaza etmesine de yardım etmiş oluruz. İnanın, bunu düşünüp yapmak da edeptendir.
“En güzel edep ise güzel ahlaktır.”