#KEŞFET

Demir Tavında Dövülür

“Her işin zamanında ve uygun durumda yapılması…” gerektiğini anlatırken “demir tavında dövülür” deriz.

Abone Ol

“Her işin zamanında ve uygun durumda yapılması…” gerektiğini anlatırken “demir tavında dövülür” deriz. Nasıl ki sert bir maden olan demirin yumuşaması için ateşte kızdırılması gerekiyorsa insanın da işlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi için yaptığı işin aşamalarına ve zamanlamasına dikkat etmesi gerekir. İşte bu atasözünü işlerini zamanında yapmayan veya ertelemeyi alışkanlık hâline getiren kimseleri uyarmak için kullanırız.

Peki, işlerimizi belli bir plan dâhilinde ve disiplin içinde yapmazsak ne olur?

Tabii ki verimsizlik olur.

Sözgelişi tarlasını gelişigüzel sürüp tohum eken, sonra da keyfine göre sulayıp gübresini atan bir çiftçinin eline ziyandan başkası geçmez. Bir işten kârla ya da en az zararla çıkmak isteyen kimsenin izleyeceği yol bu değildir. O sebeple planlı ve disiplinli çalışmak verimi artıran ve insanın hayatına bereket katan en büyük etken olmuştur. Çalışmanın önündeki engelin ise tembellik olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki tembellik sadece bir engel değildir.

Peki ya nedir?

Hür insanı esir eden bir prangadır.

Şöyle ki çalışmayan kimsenin de ekmek, su gibi temel ihtiyaçları karşılaması zorunludur. Çalışan biri bunları rahatlıkla alırken ve faturalarını öderken, tembel kimse bunları temin edebilmek için sürekli başkalarına borçlanır veya insanlara yük olur. Bu durumdaki bir insan esir değil de nedir?

Neyse, biz çalışmaya ve üretmeye devam edelim.

Pek çok şeyde olduğu gibi çalışma hayatında da süreklilik esastır. Çünkü “Çalışmadaki devamlılık, bütün güçlüğü yener.” Çalışmayan biri ise her geçen gün güçten kuvvetten düşer. Bu durum sadece dünyalık işlerimizin selameti için geçerli değildir, manevi dünyamızın gelişimi için de çok çalışmamız ve demiri tavında dövmemiz gereklidir.

Mesela bir günah işledikten sonra tevbeyi ertelemek felaketle sonuçlanabilir. Nedeni şu ki hiç kimsenin sabaha çıkma veya akşamı görme garantisi yoktur. “Zira tevbelerin kabul edilmeyeceği bir an vardır; bu da kişinin ölümünün gelip çattığı, canın boğaza geldiği andır. Ölümün ne zaman gelip çatacağı ise belli değildir.”

İşte bu yüzden ibadetleri ertelemek de tembellik sayılmıştır. Başka bir deyişle bunun adı gaflettir. Maalesef bir “insanı ateş değil, kendi gafleti…” yakmaktadır. Üstelik bazıları ibadet yapmak için emekli olmayı beklemekte ve en verimli çağını gafletle geçirmektedir. Oysa gençlik çağında yapılan her ibadet, Hakk’ın katında daha kıymetlidir. Ayrıca bedeniyle ruhunu bu ibadetlerden mahrum bırakanlar, farklı bir esaret hayatı yaşamaktadır. İbadetlerden alması gereken gıdayı vaktinde alamayan nice ruhlar, zamanla körelmeye ve geçici zevklerin bataklığında tükenmeye mahkûmdur. Gerçekten de bu hâl, acınası bir durumdur.

Her hâlükârda durumunuz iyi, ruhunuz ise diri olsun.