Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Deprem ve Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar, Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili, "İki depremin oluşturduğu artçı sarsıntı sayısı 6 bin 40'a ulaştı. Bunlara aralarında 3-4 büyüklüğünde olanlar 1628, 4-5 büyüklüğünde olanlar 436 ve 5-6 büyüklüğünde olanlar 40 olarak ölçüldü. Bunun dışında bir tane de 6,6 büyüklüğünde bir sarsıntı var." bilgisini paylaştı.
Tatar, AFAD Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden 14 gün geçtiğini söyledi.
Hem sahada hem de Türkiye Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde iki büyük depremin etkilerinin çözümünü ve artçı sarsıntıların takibini yaptıklarını belirten Tatar, şöyle konuştu:
"Bu iki büyük deprem, gerçekten çok sıra dışı depremler. İki depremin oluşturduğu artçı sarsıntı sayısı 6 bin 40'a ulaştı. Bunlara aralarında 3-4 büyüklüğünde olanlar 1628, 4-5 büyüklüğünde olanlar 436 ve 5-6 büyüklüğünde olanlar 40 olarak ölçüldü. Bunun dışında bir tane de 6,6 büyüklüğünde bir sarsıntı var. Baktığınızda 5-6 arasında 40 artçı sarsıntı bizim son dört ayda yaşadığımız İzmir ve Düzce depremi büyüklüğündeki depremlere karşılık geliyor. Dün Göksun merkezli 5,1 büyüklüğünde bir artçı sarsıntı meydana geldi. Bu vatandaşlarımızı tedirgin ediyor. Özellikle bu büyüklükteki depremler sonrasında artçı sarsıntılar daha uzun bir süre devam edecek. Bu artçı sarsıntıların bir bölümünün büyüklüğü 5 ve üzerine çıkabilir. Bu anlamda özellikle hasarlı binalardan uzak durulması, hasarlı binalara girilmemesi büyük önem taşıyor."
"Doğu Anadolu Fay Zonu'nun 5 ayrı kolu kırıldı"
AFAD'ın Deprem İzleme ve Değerlendirme Merkezi'nde yılda ortalama 24 bin civarında deprem ölçümü yaptıklarını bildiren Tatar, "Şu ana kadar olan artçı sarsıntı sayısına baktığımızda, dört ayda kaydettiğimiz deprem sayısını geride kalan 13 gün içerisinde kaydettik. Bu her üç dört dakikada bir artçı sarsıntının yaşandığı anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.
Tatar, depremi büyüklüğü ve onun yarattığı şiddetle ölçtüklerini belirterek, şu bilgileri verdi:
"Şiddet ölçüsüne baktığımızda en büyük ölçü 12. 6 Şubat'ta yaşadığımız 7,7 büyüklüğündeki ilk depremin şiddeti 11'dir. Yani tam yıkım olarak adlandırdığımız şiddetin bir önceki aşamasıdır. 7,6 büyüklüğündeki ikinci depremin şiddeti ise 10 şiddetine karşılık gelmektedir. Her iki deprem sonucunda Doğu Anadolu Fay Zonu'nun 5 ayrı kolunun kırıldığını biliyoruz. Bu kırılan kolların aynı sıra Malatya'nın Doğanşehir ilçesi civarında da bizim Doğanşehir Fayı olarak adlandırdığımız bölümde de yaklaşık 25 kilometrelik bir hat boyunca kırılmaların meydana geldiğini biliyoruz. Bu depremler sonucunda sahada ölçülen en yüksek yer değiştirme miktarı 7,3 metreye karşılık geliyor. Bu çok ciddi bir rakam. Bu beraberinde çok büyük bir enerjiyi de açığa çıkarttı. Depremler sonucunda 30 katrilyon jul kadar çıkmış durumda. Kabaca kıyaslayacak olursak, bir atom bombası 15 trilyon jul iken bu depremlerin yarattığı enerjinin değeri 30 katrilyon jul kadar çıkıyor."
"600'ün üzerinde bilim insanı sahada"
Sosyal medyadaki deprem sırasında gökyüzünde şimşek çakmasına benzeyen çok yoğun ışık kütlesinin olduğu paylaşımlara dikkati çeken Tatar, "Bunlar son derece olağan görüntülerdir. 10 kilometre derinlikte yer kabuğu bir fay boyunca kırılıyor. Bu kırılma bir sürtünme düzlemi boyunca meydana geliyor. Bu kadar büyük bir sürtünme etkisiyle bu fayın kırıldığı hat boyunca çok şiddetli şekilde şimşek çakmasına benzer yoğun bir ışık kütlesinin oluşması son derece olağandır." dedi.
Tatar, depremin etki alanının 110 bin kilometrekare olmakla birlikte 10 ilin dışındaki birçok il ve ilçede hasara yol açtığına dikkati çekti.
Deprem sırasında zeminde sıvılaşma olayının birçok noktada karşılarına çıktığını vurgulayan Tatar, depremin etkilediği İskenderun, Gölbaşı ve Türkoğlu civarında bu durumla karşılaştıklarını söyledi.
Depremlerin ardından yüzeydeki deformasyonların bilim insanları için büyük önem taşıdığının altını çizen Tatar, şunları kaydetti:
"Yüzeydeki deformasyonların kaybolmadan kayıt altın alınması önemli. 400 kilometrenin üzerinde yüzey kırığının ve buna bağlı yüzey deformasyonlarının geliştiğini biliyoruz. Bunların da çok hızlı bir şekilde 'lidar taraması' dediğimiz yöntemle haritalanmasını yapacağız. Öte yandan, diğer önemli bir husus depremin ilk gününden itibaren TÜBİTAK bölgede çalışmak isteyen uzman araştırmacılara, bilim insanlarına destek verdi. Şu anda TÜBİTAK'ın desteği ve AFAD'ın lojistik katkısıyla 600'ün üzerinde kişinin sahada görev yaptığını söylemek istiyorum. Bunlar sadece yer bilimleri değil, inşaattan sağlık alanına, lojistikten farklı alanlara kadar bu arkadaşlarımız çalışmalar yapıyor. Yapılan çalışmaların koordinasyonunu TÜBİTAK ile birlikte burada kurduğumuz Deprem Bilgi Destek Sistemi ile yürütüyoruz. Sahada çalışan yerli ve yabancı araştırmacılar bu sisteme kaydolarak ürettikleri bilgi ve verileri bizimle paylaşıyor."