Kıskançlık demek olan “Hased”, başkasının sahip olduğu maddi veya manevi imkanların kendisine intikal etmesi veya kıskanılan kişinin bu imkanlardan mahrum kalması yönündeki istek ve niyeti ifade eder.
Kıskançlık, kötü bir hastalıktır. Sahibini kör ve sonrasında rezil eder. İnancımıza göre kıskanç kişiden Allah’a sığınırız. (Felak 5)
Kıskançlık gelişmeyi, ilerlemeyi ve rekabeti öldürür. Niyet ve düşünce düzeyinde olan bu karekterin, insanlık için büyük bir şer kabul edilmesi ve Allah’a sığınmanın tavsiye edilmesi de çok anlamlıdır.
Bu kötü düşüncenin bir de uygulamaya dönüştüğünü varsayarsak zararın ve kötülüğün boyutu hayal edilemez.
Kıskançlık, sahibine de bir kazanç sağlamaz. “Dünyada en huzursuz insan, kalbinde kıskançlık ve kin olan insandır.” Çünkü kıskanç insan, kıskandığı kişiyi araştırır, soruşturur, zihni daima tecessüs halinde bulunduğundan, ruhen yorgun, mutsuz ve bitkin olur. Zarar görmesini arzu ettiği muhatabının sahip olduğu nimetleri öğrendikçe üzülür, endişelenir, sıkıntıya düşer. Muhatabın ise bundan haberi bile yoktur.
Şeytanın, “Şu benden üstün kıldığına da bir bak!” (İsra,62) diyerek Adem’i (as) kıskanması sonucunda Allah’ın huzurundan kovulmasına; Kabil’in Habil’e kıskançlığı da katil olmasına sebep oldu.
Kur’an’ın üzerinde hassasiyetle durduğu din kardeşliğini tehdit eden en büyük tehlikelerden biri de kıskançlıktır.
Hz. Peygamber (s.a.s.): “Birbirinize kin beslemeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah"ın kulları! Kardeşler olun!” (Buhari) buyurarak, kardeşiliğin önündeki engellere dikkat çekmiştir. Gerek ülkemizde gerekse islam coğrafyasında, aynı dili konuşan ama birbirine karşı acımasız olan dağınıklıklar da, şeytanın ahlakı olan kıskançlığın sonucudur.
“Kıskançlıktan sakının. Çünkü ateşin odunu yakıp tükettiği gibi kıskançlık da yapılan iyilikleri yakar, bitirir.” (Ebu Davud).
Dolayısıyla kıskançlığın zararı önce kişinin kendisine, sonra da bütün alamedir.
Bununla beraber Hz. Muhammed (s.a.s.) iki kimseye haset etmeyi teşvik etmiştir.
Bunlardan biri, Allah tarafından kendisine verilen serveti hak yolunda, insanlığın yararına harcayan, diğeri de öğrendiği bilgileri önce kendisi uygulayıp başkasına da öğretendir. (Buhari)
Başkasında var olanın yok olmasını veya kendisine intikal etmesini istemenin kıskançlık olduğunu, bunun başta kendisi olmak üzere insanlığa yapılan en büyük kötülük olduğunu söylemiştik. Fakat, sahip olduğu maddi imkanı veya elde ettiği bilimsel gücü insanlığın faydasına kullanan kimseyi kıskanmak, gıpta edilen güzel bir davranışa dönüşüyor. Yani falanca gibi zengin olsam da muhtaçlara yardımcı olabilsem ya da falanca gibi ilim sahibi olup yaşayarak ve öğreterek insanlara faydam dokunsa şeklinde kıskançlıkta bulunmak, insanlık söz konusu olduğundan kötü olan güzelleşiyor ve karşılığında sevap vadediliyor.
İyilik insanlıkla, kötülük insafsızlıkla başlar. Başka bir deyişle, insanlıktan nasibini kaybeden doğrudan insafsızlığa yakalanır. Bu yüzden, düşünce noktasında olan kötü duygular, iyi yönetilmez ise belli bir noktadan sonra insanı esir alır, hem kendisine hem de çevresine zararlı duruma düşürür.
İnsanların kusurlarını takip ve ifşa ederek onurumuzu ve kişiliğimizi yerin dibine sokmaktansa, Allah’ı murakabe ederek; yani takip edildiğimizi ve kalplerde saklanan hiçbir şeyin gizli kalmadığı bilincini taşıyarak kendimizi yüceltmeye gayret edelim.
Kötülükler ortadan kaldırılmadan iyiliğe ulaşılmaz.