Gençlik insan ömrünün en hareketli aynı zamanda en bereketli dönemidir. Dinamizm, heyecan, hayaller, idealizm gibi olumlu ya da tecrübesizlik ve bazen de sorumsuzluk gibi olumsuz çağrışımları barındırması itibari ile gençlik dönemi çelişkiler yumağıdır. Bunalımlar, çatışmalar, yanılgılar, kararsızlıklar, buhranlar, tutkular, umutlar, arayışlar, değişim, benlik, kişilik, kimlik, bütün bunlar da aynı zamanda gençliği ifade eden kelimeler ve kavramlar arasındadır. İnsanın dünya hayatı; kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini en fazla sorguladığı, sorularını derinleştirdiği, bu sorulara kendince ikna edici cevaplar aradığı dönemdir, gençlik.
Hayatın baharı olan gençlik, adeta duyguların coştuğu bir mevsimdir. Bir özdeyişte ifade edildiği gibi “gençler ümitleriyle, ihtiyarlar hatıraları ile yaşar.” Gençler, umutlarını devamlı diri tutar bitmek tükenmek bilmeyen enerjilerini kaybetmezler. Bütün bu duygular basiretli ve ileri görüşlü bir kontrole muhtaçtır. Doğuştan gelen nitelikler ile çocukluk döneminde elde edilen bilgi, birikim ve tecrübeler gençliğin enerjisi ile birleştiğinde benlik, kişilik ve kimlik sağlamlaşır.
Gençlik döneminde yapılan iyiliklerin değeri Allah katında çok değerlidir. Bu sebeple yüce değerlere sahip gençlerin örneklerini Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de anlatmaktadır. Yusuf (a.s.), Musa (a.s.), İsmail (a.s.), Süleyman (a.s.), İsa (a.s.), Meryem ve Hz. Şuayb’ın kızları ve Ashab-ı Kehf hayatları incelenmesi gerekmektedir.
Çok kısa sürede tarihin en köklü değişiminin gerçekleştirilmesi, rahmet ve merhamet toplumunun oluşmasında gençlerin rolü inkâr edilemez. Sevgili Peygamberimizin (s.a.s.) dünyasında gençlerin hep önemli bir yeri olmuş ve gençlere hususi tavsiyelerde bulunmuş ve yetişmeleriyle özel olarak ilgilenmiştir. Resulullah (s.a.s.) tarafından gençler, geleceğin büyük şahsiyetleri olarak görülmüştür. Peygamberimiz (s.a.s.), gençlere devamlı surette güven aşılamış, onurlandırmış, cesaretlendirmiş ve mutedil olmalarını tavsiye etmiştir. Hicretle birlikte ilk iş olarak inşa ettiği mescidin bir bölümünü eğitim ve öğretim için tahsis eden Allah Resulü (s.a.s.), Suffe mektebinde nice ilim sahibi gençler yetiştirmiştir. O, Suffe’de eğitim gören gençlere vahyin kutsal bilgisini vermiş, ilme olan açlıklarını hikmet, bilgelik ve tefekkür ile gidermiştir. Hz. Peygamber (s.a.s.), bahse konu gençliğin evrensel rehberi olarak üstün ahlakının gereği devamlı surette iyiyi, güzeli, hakkı, hakikati onlara anlatarak rehberlikte bulunmuş ve heyecanlarını iman ve güzel ahlak ile insanlığa hizmete yöneltmiştir.
İman ve ahlakın en güzel örneğini sunan, onun rahle-i tedrisinde yetişen bu gençlerden bir kısmı İslam’ın Mekke ve Medine dönemlerinde olduğu gibi Hz. Peygamber’in (s.a.s.) vefatından sonraki dönemlerde de çok önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Devlet başkanı olanlar, ülkelere İslam’ın rahmetini götüren komutanlar ve kendilerinden sonraki nesillere ilmin kandilini taşıyan âlimler bu gençler arasından çıkmıştır. İlk inanlardan olan Hz. Ali, Zeyd b. Hârise, Abdullah b. Mes’ud ve Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf, Erkam b. Ebi’l-Erkam, Sa’d b. Ebî Vakkas, Mus’ab b. Umeyr, Abdullah b. Ömer ve Câfer b. Ebî Tâlib 15 ila 25’li yaşlardadır. Hz. Peygamber (s.a.s.) daha genç yaşlarda Hz. Ali’yi Yemen kadılığı, Muaz b. Cebel’i Yemen valiliği, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtipliği ve Hz. Üsame’yi de ordu komutanlığı gibi stratejik görevlere getirmiştir. Bu da ilmî ve ahlâkî olarak yetişmiş gençlere Resulullahın (s.a.s.) güvenin en güzel örneklerindendir.
Maalesef, bugün bazı gençlerimiz geleneksel kültür ile popüler kültür arasında kimlik bunalımı ve buhranı yaşayabilmektedir. Popüler kültürün taşıyıcısı olarak görülen bir kısım gencimiz, zararlı dini akımların ve zararlı küresel eğilimlerin etkisi altında kalabilmektedir. Bu sebeple gençlik bir tüketim nesli haline getirilmek istenmektedir.
Bununla mücadele edebilmek için Hz. Peygamberin (s.a.s.) eşsiz örnekliğini gençlerimize tanıtmalıyız ki kimliklerini oluşturmada model bulabilsinler. Onun yetiştirdiği nesli ve yaptıklarını öğretmeliyiz ki Resullah’ın (s.a.s.) eğittiği gençlerin neler yapabildiklerini görebilsinler.
Müslüman genç, enerjisini ve zamanını hakka, hakikate yönlendirmeli, en yüce değerlere sımsıkı bağlanmalı, İslâmî duyarlılığını zirveye taşımalıdır. Rabbimizin “onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğit” diye tavsif ettiği ashab-ı kehfin iman ve cesaretine sahip olan gençler, ülkemizin ve alem-i İslam’ın ümididir. Zihnini ve kalbini geliştiren, iradesini ve karakterini sağlamlaştıran gençler, Resullahın (s.a.s.) “Rabbine ibadetle yetişen gençler kıyamette Allah’ın arşı altında gölgelenecek” müjdesine nail olacaktır. Unutulmamalıdır ki, istikbale ait ümitlerimiz varsa gençler önemsenmelidir. Toplumun en dinamik tabakası olan gençler, geleceğimiz olduğu hatırdan asla çıkarılmamalıdır.