Yüz binlerce yıllık şehrin, on beş asırlık mabedi… İnsanlık tarihinin gözbebeği İstanbul’un “İlahî Hikmet” melcei Ayasofya.
Tüm taştan topraktan olmasına rağmen kaç kez sarsılmış, darbe almış, yıkılmış, işgallere, yağmalara, yasaklamalara maruz kalmış ama yine ayakta kalmış, yine yeniden dirilmiş…
Herkesten, her şeyden ve hadiselerden bağımsız, Marmara’nın sularını seyretmeye; batıdan doğudan gelen rüzgarlara karşı muhkem duvarları içinde hakikati sarıp sarmalamaya; ana rahmi gibi temeline atılan ilk toprağına ilk su verildiği günden beri bereket saçmaya devam etmiş...
Bir gün elbette yerle yeksan olacak olsa da, ayakta kaldığı yıllar boyunca yorulmadan, yüksünmeden güzele işaret etmiş, kainatta her zerrenin seslediği hakkı seslemiş, kubbesine hapsettiği sesleri, hıçkırıkları, niyazları bir hazinedar titizliğiyle büyük gün için saklamış...
Beşeriyetin tüm hislerine, güzele, çirkine, öfkeye, sevgiye, sevince, hüzne, inkara, imana, cömertliğe, hasisliğe, savaşa, barışa şahit ve tercüman olmuş...
Tarihte her şey nasıl hem hakka hem batıla ayna, hayır ve şerrin mücadelesine bir küçük sahneyse Ayasofya da bundan fazlasıyla payını almış, bir ulu mabed, bir mübarek secdegâh, bir nurlu kıblegâh olmuş… Olmaya da devam ediyor.
Bu sayımızda Ayasofya sahnesinde sergilenen binlerce hikayenin sadece bir kısmına işaret edebildik.
İstanbul’un, Fatih Sultan Mehemmed Han tarafından fethiyle tarihinde bir yeni sayfa açılan Ayasofya’nın başlangıcından bugüne, kiliseden camiye, camiden müzeye, müzeden yeniden
camiye tahviline kadar serencamını özetlemeye çalıştık. Taşından toprağına, mozaiğinden yazısına, kubbesinden türbesine, medresesinden şadırvanına, duasından musikîsine, müzesinden kütüphanesine ne varsa az da olsa bahsettik. Onu mevzu edinen fotoğraflara, gravürlere, çizgilere, kitaplara temas ettik. Mevzuyla alakalı hem bir literatür özeti hem de yeni ufuklar açmayı denedik.
Müzeden yeniden camiye tahvili esnasında İstanbul müftümüz olan Mehmet Emin Maşalı Hoca’mızla süreci ve hazırlıkları konuştuk.
İstanbul’a pek çok hizmeti olan Mimar Sinan Genim’den Ayasofya’nın mimarisini, şehirdeki mevziini ve kıymetini dinledik.
Kendisiyle mütenasip adıyla, “Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerîf”inin daha nice asırlar müminlere inancın imanla, sanatın ibadetle, zerafetin haşmetle, tecrübenin ilimle buluştuğu bir mescid olmaya devam etmesi niyazıyla, sizleri dergimizle baş başa bırakıyoruz.
47. sayıda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın
Fulya İbanoğlu
Editör