Peygamberler aracılığıyla insanları doğru yola ileten din, hem bireysel huzuru hem de toplumsal barışı sağlamıştır. Ancak bu huzura gölge düşüren, dinî değerleri zedeleyen, yanlış dinî algıların oluşmasına zemin hazırlayan etkenler de olmuştur. Söz konusu en önemli etkenlerden biri de din adına ya da din hakkında dikkat ve rikkat olmaksızın yapılan konuşmalardır.

Din gibi, insanın Yüce Yaradan’a karşı sorumluluklarını düzenleyen ve inançlı bireylerin oldukça hassas davrandığı bir alanda konuşmak, dinin sahibine karşı da ayrıca bir sorumluluğu beraberinde getirir. Bu bakımdan din adına ya da din hakkında konuşan, yazan, paylaşımda bulunan her birey, kimin adına konuştuğunu ve söylemlerinin sonuçları bakımından ne tür etkilerinin olacağını göz önünde bulundurmalıdır.

Diyanet Aile Dergisi olarak bu ay “Din Adına Konuşurken Dikkat” konusunu sayfalarımıza taşıdık. Yunus Akkaya yazısında; dinî alanın, sahih dinî bilgi altyapısına sahip olmadan herkesin istediği gibi konuşabileceği, görüş beyan edebileceği bir alan olmadığının altını çizerek bu alanda konuşan, yazan, paylaşımda bulunan ve insanları irşat etme gayretinde olanların dikkat etmeleri gereken hususlara vurgu yaptı. Mustafa Çuhadar, “Davetten Rekabete Dijital Dünyada Din” yazısıyla dosyamıza katkı sağladı. Dr. Mustafa Güvenç, Bakara suresi 44. ayet-i kerime ışığında sözlerimizin dışarıya çıkmadan önce içimize yönelmesi ve etkisinin önce bizde neşet etmesi gerektiğine işaret etti.

Bu ayki söyleşimizi, “Bestami Yazgan ile Şiir ve Edebiyat Üzerine” gerçekleştirdik. Ezelden Kalma Mektuplar köşemizde Gülşen Ünüvar, “Olgun Söz Olgunlaştırır” yazısıyla doğruluk dileyen kimsenin öncelikle kendisini doğrultması gerektiğine dikkat çekti. Doç. Dr. Yaşar Akaslan, “Hane-i Saadette Rehber Bir Hanımefendi: Hz. Aişe” yazısında, Aişe (r.anha) annemizin ilmî kişiliğini, ve rehber kimliğini kaleme aldı. Sümeyra Güvendi Benzouıne, “Farkların Birliği Muharrem” yazısında, muharrem ayının; bir yanıyla zulümden kurtuluşa yol olan hicret, diğer yanıyla da yürek sızısı Kerbela olayına değinerek bu elim hadiseden ibret alınmasına, Müslümanların bir olmasına, aralarına tefrika girmemesine vurgu yaptı.

Bu vesileyle zulme dur diyen başta Hz. Hüseyin Efendimiz olmak üzere Kerbela’da şehit olan ehl-i beyti, ülkemizi karanlığa sürüklemeye çalışan o hainlere göğsünü geren ve şehadete yürüyen 15 Temmuz kahramanlarını, ve vatanımızı korumak için canını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet, minnetle yâd ediyoruz.

Siz değerli okurlarımızı birbirinden kıymetli yazı ve yazarlarımızla baş başa bırakırken Hicri yeni yılınızı tebrik eder, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ederiz.

Dr. Lamia LEVENT ABUL

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız