İnsan mekânı, mekân insanı şekillendirir. Yaşadığımız şehirler bizim alışkanlıklarımızı, davranışlarımızı, düşüncelerimizi etkiler. İslam medeniyetinin, estetik açıdan da boyut kazanmış şehirlerin ürünü olarak tezahür ettiğini unutmamak gerekir. Bizim medeniyetimiz, insanı hayatın merkezinde konumlandırır. Büyük fiziki ve maddi varlıklarla onu ezmez, gölgede bırakmaz. Ev, çarşı, okul, mabet hep bu insani fikrin çevresinde teşekkül eder. Hayat insan için, insana göre, insanla birlikte dizayn edilir.

İslam medeniyeti Medine’den Kurtuba’ya, Kudüs’ten Buhara’ya, İstanbul’dan Semerkand’a, Bağdat’tan Bursa’ya ve daha birçok muhteşem şehirde, zarafetin, sukûnetin, insana saygının, canlılara hürmetin bir hayat tarzına dönüştüğü; yatay mimari sayesinde hanelerin hanelere saygıyla mesafelendiği bir iklimin de doğmasına zemin hazırlamıştır. İyi insanlar iyi şehirleri, iyi şehirler de iyi insanları yetiştirir. Müslüman hassasiyetiyle tasarlanan şehirlere, ilçelere, köylere ihtiyacımız gün geçtikçe daha da artıyor. Merkezinde “insan” yerine “kazanç” fikri yatan modern dünya; evlerimizi, sokaklarımızı, şehirlerimizi hem tek tipleştiriyor hem de kuru bir zevksizliğe teslim ediyor. Bu atmosferde İslam mimarisinin kıymetini her zamankinden daha iyi anlıyor ve özlüyoruz.

Bizler de Diyanet Aile Dergisi olarak yeni sayımızda penceremizi “Büyüyen Şehirler Küçülen Hayatlar”a açtık. Mahmut Bıyıklı, yazısında, “Şehri korumak için mahalleyi muhafaza etmek gerekir. Mahallenin huzuru kaçarsa şehre güven kaybolur.” dedi ve gelecekte kurulacak yeni şehirlerin mahalle kültürünü yaşatacak şekilde inşa edilmesinin toplumsal bir zaruret olduğunu ifade etti. Mehmet Mazak, “Estetik Şehirlerden Ucube Kentlere” başlıklı yazısında, evlerimizi ve şehrimizi tarihimizde olduğu gibi estetik zevklere uygun, maharetli bir zanaatkâr elinden çıkmış mimari yapılar topluluğu hâline getirmemiz gerektiğini hatırlattı. Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Bağçivan, Hûd suresi 61. ayetin ışığında “İmar Ederken Tahrip Edilenler” yazısını kaleme aldı. Hadislerle Aile köşemizde Dr. Kenan Oral “affetmek” kavramını işledi.

Bu ay söyleşimizi “İsmail Fidan ile Animasyon Sektörü Üzerine” gerçekleştirdik. Fidan, birçok dijital platformda içerik denetimi olmadığını, çocukların tehlikeli içeriklere maruz kaldığını ifade etti ve bu nedenle içeriğin güvenirliğine ve yaş grubuna uygunluğuna ailenin karar vermesinin çok önemli olduğunun altını çizdi. Dr. Öğr. Üyesi Mevlüt Dede, bize eski ramazan geleneklerini hatırlattı. Her geçen zamanın bize “Nerede o eski ramazanlar?” dedirttiğini, oysa eski ramazanları yaşama ve yaşatmanın bizim elimizde olduğunu belirtti ve şöyle dedi: “Burada O Eski Ramazanlar”

Sizleri birbirinden kıymetli yazı ve yazarlarımızla baş başa bırakırken Ramazan Bayramı’nızı en içten dileklerimizle kutluyor; bayramın, dünyanın farklı coğrafyalarında baskı ve zulüm altında yaşam mücadelesi veren bütün mağdur ve mazlumlara umut olmasını temenni ediyoruz

Dr. Lamia Levent Abul

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız