Ahsen-i takvim üzere yaratılan insanı varlık âleminde değerli kılan şey, fıtratına uygun bir ömür sürmesi, bu sayede dünya ve ukba saadetini elde etmesidir. Bu kazanımı elde etmenin yolu ise İslami değerlerin yaşanmasıyla mümkündür. İslam güven ve huzur toplumunu tesis etmeyi gaye edinir, böylesi bir toplumun neşet etmesi de ancak fert fert Müslüman şahsiyetinin inşasıyla mümkündür. İslam dininin ortaya koyduğu kaideler fıtratın korunmasına ve şahsiyet inşasına yöneliktir. Söz konusu kaidelerin uygulanmasında ise örneğimiz Hz. Muhammed’dir (s.a.s.). Dolayısıyla Hz. Peygamber’in örnekliği Müslüman şahsiyetinin inşasında bedii kaynaktır.

Kur’an-ı Kerim’de Müslüman şahsiyeti inşasında peygamberlerin yaşantıları örnek gösterilir. Onların karşısına ise mücadele ettikleri olumsuz insan tipolojileri konulur. Bu karşıtlık üzerinden iyi ve kötünün sınırları çizilir. Müslüman şahsiyeti kaynağını ilahi kelamdan alır. O berrak kaynaktan beslenen tohum boy verir, toprağa kök salar. Artık ne fırtına ne boran onu yıkabilir. Müslüman ifrat ve tefritten uzaktır, istikamet sahibidir, zamanın ruhu onu esir almaz; aksine o, zamana meydan okuyan değerlerin neferidir. İslam dini de şahsiyet sahibi insanların eliyle uzak kıtalara yayılmış, nice milletin gönül rızasıyla İslam ümmeti halkasına girmesine vesile olmuştur. Müslümanların kimliklerinin oluşumunda ufuk, Resul-i Ekrem’dir. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” buyurmaktadır. (Ahzab, 33/21.) Hz. Peygamber (s.a.s.) de Allah’ın kendisi ile göndermiş olduğu hidayeti yağmura benzetir: “Allah’ın benimle gönderdiği hidayet ve ilim, (farklı yapılardaki) topraklara düşen bol yağmura benzer. Bunlardan bazıları temizdir, suyu alır, bol bitki ve ot yetiştirir. Bazıları kuraktır, suyu (yüzeyinde) tutar. Bu sudan insanlar yararlanır; hem kendileri içerler hem de (hayvanlarını) sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir toprak çeşidi de vardır ki dümdüzdür. (Ona da yağmur düşer ama) o ne su tutar ne de bitki yetiştirir. Allah’ın dinini inceden inceye kavrayan, Allah’ın beni kendisiyle gönderdiğinden (hidayet ve ilimden) faydalanan, öğrenen ve öğreten kimse ile (bunları duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve kendisiyle gönderildiğim Allah’ın hidayetini kabul etmeyen kimsenin misali işte böyledir.” (Buhari, İlim 20, 62; Müslim, Fedail, 15.) O, Kur’an’ı ve ahlaki değerleri hayata hâkim kılandır, hayatı ibadetle yoğurandır, hak ve hakikat birliğinin yegâne remzidir ve doğru sözü eyleme geçirendir.

Diyanet Dergisi olarak dosyamızda “Hz. Peygamber ve Şahsiyet İnşası” konusuna değindik. Prof. Dr. Hamdi Kızıler, “Vahyin Işığında Müslüman Şahsiyetinin İnşası”; Doç. Dr. İbrahim Tozlu, “Hz. Peygamber ve Şahsiyet Eğitimi”; Doç. Dr. Sevde Düzgüner, “İmaj Çağında Müslümanca Yaşamak ve Yeniçağı İnşa Etmek” yazılarıyla dosyamıza katkı sundu.

Bu ayki söyleşimizi Prof. Dr. Hayati Hökelekli ile gerçekleştirdik. Hökelekli, nebevi öğretiyi esas alan Müslüman kimliğinin, dışa dönük, aktif, ıslah edici, bireysel girişim gücü olan, toplumla olumlu ilişkiler sürdüren bir düzlemde geliştiğinin altını çizdi.

Eylül sayımızda sizleri dergimizle baş başa bırakırken Allah Resulü’nün dünyayı teşriflerinin sene-i devriyesi itibarıyla idrak ve ihya edeceğimiz Mevlit Kandili’nizi tebrik ediyor, Hz. Peygamber örnekliğinde inşa edilen Müslüman şahsiyetinin sadece Müslüman coğrafyalara değil tüm dünyaya huzur ve barış ortamı getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Bereketli okumalar... 

Cafer Tayyar DOYMAZ

DergilereAboneOlmakİçinTıklayınız