EMÎR-İ HARES
Yönetmek ve yönetilmek var olmanın tabi bir sonucudur. Nasıl hidayet yolları farklı ise yönetim şekli de ayrı ayrıdır. En sade yapıdan en kompleks yapıya kadar bu durum hep vardır ve olacaktır da.
İbni Arabî’nin, ‘yönetici tanrı gibi olmalıdır’ diye bir yorumu var. Bu yorumu esas alacak olursak yönetici, yönettiği tebaasını her daim görüp gözetmelidir. Köşesine çekilip, işlerini birilerine havale etmemelidir. Ettiyse de denetimi elden bırakmamalıdır.
ÖRNEK -I- Osmanlı padişahlarından III. Ahmet güvendiği damadına idareyi denetimsiz teslim ettiğinden, onun feci şekilde ölümüne, kendinin de tahtan indirilmesine sebep oldu.
III. Ahmet’in görevi devrettiği yeğenine vasiyeti: “ …Vezirine (koşulsuz) teslim olma. Daima ahvalini gözden geçir. Beş on sene birini vezarette tutma. Merhamet sahibi ol. Sehaveti (Cömertliği) elden bırakma. Tasarrufa dikkat et. Ele itimat etme kendin gör… İşte babanın (II. Mustafa) ve benim ahvalim sana nasihat için kâfidir… İşlerini ihtiyar, umur görmüş, dindar insanlara tevdi eyle. Sırrını asla her adama ve hatta evladına dahi ifşa etme…”
ÖRNEK -II- Sultan Abdülhamit, çağın araç-gereçlerinden yararlandığı gibi, yeniliklere de son derece açıktı. Bunun bir örneğini Türk Tarih Kurumu’nda görev yaptığım sırada öğrendim. İstanbul Üniversitesi’nde yüz binin üzerinde çektirdiği resim varmış. TTK olarak resimleri kitaplaştırmayı düşündük. Gerekli yazışmaları yapıp, teslim alacaktık ki maalesef bürokrasiye takıldı/k ve gerçekleştiremedik…
Niçin bu kadar resim!
Abdülhamit, yurt içi ve yurt dışından getirdiği uzman insanları görevlendirerek payitaht başata olmak üzere Anadolu’da resimler çektirmiş. Gelen resimleri inceleyerek varsa eğer mahalle veya şehirdeki aksaklıkların giderilmesi için valiye/görevliye talimat verirmiş. Aynı yerlerin tekrar resmini çektirdiğinde aksaklıkların giderilip giderilmediğini de kontrol edermiş.
Tarihte çok farklı yönetim örnekleri vardır.
Bağyiler Hz. Osman’ın şehit ettikten sonra meydana gelen kargaşa ortamını fırsat bilen bazı art niyetliler yanlış işler yaptılar. Yapılan yanlışlıktan biri de dönemin öncülerinden Hz. Ali, Muaviye ve Amr Bin As’a aynı gün aynı vakitte suikast yapmaktı. Kötü niyetini gerçekleştirmek isteyenler, Hz. Ali’yi şehit ederken Muaviye ve Amr’ı ıskaladılar.
Daha sonra hilafet makamına geçen Muaviye, “Emîr-i Hares” diye bir müessese kurdu. Oluşturulan bu kurum Emevi, Abbasi ve diğer bazı İslam devletlerinde çok ciddi görevler ifa etti.
ÖRNEK -III- Halife Me’mun da bu müesseseyi aktif olarak kullandı. Emirler hakkında gelen şikâyetlerden hareketle bir gün: “Benim iki hares emirim var. Her ikisinin de işleri sabahtan akşama kadar kelle uçurmak, ipte sallandırmak, el-ayak kesmek, sopa vurmak, zindana tıkmak iken halk daima birinden övgüde bulunup hayırla yâd ederken diğerinden illallah etmektedir… Nedenini bir türlü anlayabilmiş değilim. Aynı işleri yaptıkları halde birinden şikâyet diğerine methiyeler dizilmesine dair biriniz çıksa da beni bu konuda aydınlatsa” dedi.
Nedimelerinden biri ‘bana üç gün müsaade edin işin iç yüzünü size öğrenip getireyim’ dedi.
Aldığı vazifenin ardından güvendiği hizmetçilerinden birine; ‘Emir-i Hares’e git. Bir gün müddetince yaptıklarını gözlemle ve gördüklerini bana aktar’ dedi.
Hizmetçi önce birinin sonra ikincisinin yanına giderek yaptıkları iş ve işlemlerini gözlemledi. Biri sabah namazı öncesinde kalktı. Kuran’ını okudu duasını yaptı. Çalışanları gelince de birlikte namazı kıldılar. Kuran, dua ve namazın ardından görevine başladı.
Görevlisine: “Bugün herhangi bir suçlu var mıdır?”
“Evet, efendim birini öldürdüğü söylenen bir şahıs getirildi” dedi.
Getirilen muhtemel suçluyu oldukça sıcak karşıladı. Adeta cürmü işleyen o değilmiş gibi muamelede bulundu…
Ertesi gün ikinci emirin yanına gitti. Mesaiye oldukça geç geldi. Belli ki ‘akşamdan kalmaydı.’ Suçlu olduğu söylenen birini getirdiler. Gerekli inceleme ve tahkikat yapmadan şahsın cezasını verdi…
Gördüklerini ve duyduklarını efendisine nakletti.
Her yöneticinin emir-i haresi olmalı ama denetim ve gözetimi elden bırakmamalıdır.
DERİM Kİ: Her ne kadar bütün yöneticinin farklı yönetim şekli varsa da her yönetici;
İstişare etmeli,
İtidalli olmalı,
İfrat ve tefrite düşmemeli,
Meslek, meşrep ve mezhep taassubu gütmemeli,
Vasıtaları iyi değerlendirmeli ama gaye edinmemeli,
Gerekli tahkikatı yapmadan ayaküstü ve ani karar vermemeli,
Tarihi ve tarihi olayları iyi okumalı, okumakla kalmayıp anlamalı ve uygulamalıdır.
---
- E M Î R-İ H A R E S: Bazı İslâm devletlerinde sarayı (ve sultanı) korumak ve hükümdarın vereceği cezaları infaz etmekle görevli (kişinin) birliğin emiri. İ.A