Muharrem ayının onuncu günü “âşûrâ” diye adlandırılır. Sâmî dinlerde özel bir yere sahip bulunan âşûrâ gününde Câhiliye Arapları da oruç tutardı.
Hz. Peygamber (s.a.s.) risâletten önce ve Medine’ye hicretinden sonra bu günde birkaç defa oruç tutmuş, Müslümanlara da tutmalarını emretmiş, ramazan orucunun farz kılınmasıyla birlikte bu orucu isteğe bırakmıştır.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.) muharremin sadece onunda değil dokuz ve on birinci günlerinde de oruç tutulmasını tavsiye etmiştir.
Hanefî ve Maliki mezheplerinde muharremin dokuzuncu günü ile birlikte onuncu günü ya da onuncu günü ile on birinci günü oruç tutulması sünnet kabul edilmiştir.
Şâfiîler ise bu ayın dokuz ve onuncu günlerinde oruç tutmayı müstehap sayar.
Hanefî mezhebine göre muharremin sadece onuncu günü oruç tutulması Yahudileri taklit etme anlamına gelebileceği için mekruhtur.
İbn Kayyim el-Cevziyye muharrem ayındaki oruçların en faziletlisinin dokuz, on ve on birinci günlerinde tutulan oruç olduğunu, daha sonra da dokuz ve onuncu günlerin, bunun ardından yalnız onuncu günün geldiğini ifade eder.
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Diyanet Haber sitemize
abone olun.