Anlatacağım menkıbeyi veya benzerini duymuş olmalısınız:
Garip bir dervişin yolu çölden geçecektir ama tek başına yola çıkmaya cesaret edememektedir.
Yolun kenarında bekleyip çölden geçecek olan bir kervanın kervancı başından kendisini de çölü geçinceye kadar kervana kabul etmesini rica eder.
Kervancı başının müsaadesiyle çöl yolunu yarılamışken eşkıya baskınına uğrarlar.
Şakiler kervanda ne var ne yok hepsini alıp giderken garip derviş arkalarından bağırır: "Kervancı başının üstündeki yelek çok kıymetlidir, onu da alın." Şakiler dönüp onu da alırlar…
Çölün ortasında bütün varlığını eşkiyaya kaptıran kervancı başı dervişe dönerek: "Eşkiyanın yaptığı senin yaptığın kadar bana ağır gelmedi. Seni yolda gördük, aldık; yedirdik, içirdik. Bizden ne kötülük gördün de yeleğimi bile eşkıyaya aldırdın?!" der.
Derviş: "Efendim, onların zulüm ve eziyetleri ve haddi aşmışlıkları o kadar çoğalmıştı ki, gayretullaha dokunmaya dört parmak kalmıştı. Senin yelek o dört parmağı da kapatır inşallah." der.
Menkıbeye göre bir müddet sonra devriye görevinde olan askerler eşkıyayı yakalar ve malları sahiplerine iade ederler.
Başta da söyledim…
Bu bir menkıbe…
Menkıbelerde yaşanmış olup olmadığından daha ziyade verdiği mesaja bakılır.
Öyle hadiseler yaşanıyor ki, değil İslam, muharref dinlerde bile kutsal kabul edilen değerler ayaklar altına alınıyor; en çirkin günah ve haramlar işlenip, yaygınlaştırılıyor.
Şehvet, şöhret, servet insanı baştan çıkarıyor…
Lût (a.s.)’ın nasihatlerine kulaklarını tıkayan inkarcıların halini anlatırken Rabbimiz: "…Onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı." (Hicr, 72) buyurmaktadır. Akılları devreden çıkmış, davranışlarının kontrolünü şehvetlerine teslim etmiş zavallılar.
İnsan kısa süreliğine eline geçirdiği imkanlarla, sağlıkla Allah’ın verdiği bedeni ve aklı O’na isyan için kullanır…
Ne kadar yazık!
Mevlana’nın anlatımıyla, aslanın başına konup, aslana meydan okuyan sinek gibi…
"Aslandan korkmak için ceylan olmak gerekir."
İsyan ve haddi aşma gayretullaha dokunacak kadar çoğalmasın diye gayret etmek gerekir.
Mezarlıkların nice şan, şöhret ve unvan sahiplerinin mezar taşlarıyla dolu olduğuna bakmak gerekir.
Bizden öncekilerin yaşadıklarından ve akıbetlerinden ders almak gerekir:
"Sen onları bir zamana kadar, gaflet ve şaşkınlıklarıyla baş başa bırak. Kendilerine bol bol verdiğimiz mal ve evlatla onların iyiliğine koştuğumuzu mu sanıyorlar? Hayır, onlar farkına varmıyorlar." (Mü’minun,54-56)