Hakikatin kendisi: el-Hakk

Allah’ın sözünde yalan, vaadinde aykırılık ve fiilinde hikmetsizlik bulunmaz. O ne yapıp eylemişse ne söyleyip emretmişse hepsi haktır. O’nun dini, peygamberleri, indirdiği kitapları, emri, işi gibi O’na nispet edilen her şey haktır. Hak Allah olmasa hakikat diye bir şey olmazdı. Evrendeki gerçekliği O’nun varlığını hesaba katmadan anlayabilmek imkânsızdır. Bir şey hakikat olsun da Allah ile bir bağı olmasın, bu imkânsızdır. Hangi zihin ki Allah’tan kopuk çalışır ve ulaştığı hakikatin Allah ile ilişkisini kuramaz, hakkaniyetli bir sistem ve toplum inşa edemez. İşte bu yüzden O’nun ‘Hakk’ını vermeyen bilimler bütün içinde anlamlı ve faydalı olabilecek konumlarını bulamayıp tüm varlıklara eziyet veren sonuçlar üretip durmaktadırlar. Çünkü Hakk’ı tanımayan hakikatle mutabakat kuramaz. Bu isim bize etrafımızda olup biten her şey hakkında gerçekçi olmamızı her şeye hakkını vermemizi hatırlatır. Zira Hakk’a tabi olan, Hakk’ın himayesinde olur.

---

Bir Müslüman, bir Müslümana “kâfir” dediğinde, şayet o kişi kâfir ise (söz yerini bulmuş olur). Fakat o kâfir değilse bu sözü söyleyen kâfir olur. (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15)