‘Allah insanı çömlek gibi pişmiş çamurdan yarattı.’ 55/14
Yaratılış maddemiz kıvama sokulacak çamurdur. En Büyük Sanatçı çamuru işleyerek insan şekline getirdi.
Yüce Yaratıcı zahiri (el, ayak, göz, kulak gibi) ve batını (dalak, ciğer, mide gibi) uzuvların yanı sıra elle tutulmayan gözle görülmeyen ama varlığından şüphe edilmeyen değişik duygular da (sevinç, keder, acı ve tatlı hisler gibi) vermiştir.
İnansın inanmasın yarattığı tüm kullarına bu nimetleri vermiştir.
Kimileri bunları idrak edip gereğini yerine getirirken, kimileri de nimet-i küfran içine girmiştir/girmektedir.
Kulluk kitabımız, kılavuzumuz, pusulamız Kuran’ı kerim; onun hakikatlerini öğreten ve yaşayan Hz. Muhammed (sav), verilen nimetin neler olduğu ve nasıl değerlendirildiğini/değerlendirileceğini açık açık belirtilmiştir.
Tutup da hiçbir insan ben ilahi hakikatleri bilmiyorum/bilmiyordum diyemez!
Hakeza bilinen hakikatlerin nasıl uygulanacağını bilmediğini de söyleyemez!
Gözü olana gösterilmiş, kulağı olana işittirilmiştir.
(Ey Muhammed!) Sana indirdiğimiz bu kutsal ilahi kelam(da her şeyi açıkladık ki) insanlar onun mesajı üzerinde iyice düşünsünler ve akıl-iz’an sahipleri ondan ders alsınlar. -38/39-
Cenabı Hak ‘Ayetleri tedebbür etmek; onlar üzerinde düşünmek ve onların -zahirlerinin arkasına gizlenmiş- güzel anlamlarına ve doğru yorumlarına ulaşacak şekilde onları incelememizi istemektedir.
Zira okuduğu şeyin zahiriyle yetinen biri, ondan çok fazla hayır elde edemez.
Böyle biri, bol süt veren bir devesi olup da onu sağmayan, doğurgan bir atı olup da ondan yavrular elde etmeyen kimse gibidir!
Zemahşeri El-Keşşaf isimli meşhur tefsirinde Hasan-ı Basri’den şöyle rivayette bulunur:
“Bu Kuran’ı, yorumunu bilmeyen köleler ve çocuklar okumuşlar. Lafızlarını ezberlemişler fakat anlamlarını zayi etmişler. Öyle ki o köle ve çocuklardan biri çıkıp; ‘Vallahi, Kuran’ı tek bir harfini bile eksik bırakmadan okudum!’ diyebilir.
Oysa Allah’a yemin ederim ki Kuran’ın tamamını eksik okumuştur!
Zira ne ahlakında ne de davranışlarında Kuran’a ait bir etki görülmemektedir!
Vallahi, Kuran okumak; lafızlarını hıfzedip, anlamlarını kaybetmek değildir!
Onlar ne bilgedirler ne de kötülüğü engelleyicidirler.
Allah insanlar arsından böylelerini eksik eylesin!
Allah’ım! Bizi düşünüp inceleyen âlimlerden eyle;
Gurura kapılan kurrâlardan koru bizleri!’ (Zemahşerî; Keşşaf Tefsiri; Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı; İstanbul 2018; C-5; S-838)
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy da içinde yaşadığı dönemdeki inananların Kuran’a karşı tutumlarını şu şekilde hicveder:
“Lafzı muhkem, yalnız anlaşılan, Kuran’ın;
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın;
Ya açar Nazm-ı Celîl"in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!” (Hadislerle İslam’dan)
Dünya da en çok okunan kitapların başında Kuran gelmektedir. Allah’ın Kopması mümkün olmayan kulp olarak bahsettiği Kuran, baştan sona doğruluk, dürüstlük, hak-hukuk, adalet ve eşitlikten bahsetmektedir.
Hz. Muhammed’in; ‘Elinden ve dilinden kimsenin rahatsız olmadığı kimse’ olarak tanıttığı Müslümanların kılavuzu Kuran, dünyada en çok baskısı olan kitapların başında gelmektedir.
İstatistiki bir bilgiye sahip olmamakla beraber öyle tahmin ediyorum ki, dünyada beş yüz milyona yakın Kuran hafızı, en az bir milyara yakın hatta daha fazla Müslüman da Kuran’ı yüzünden okumaktadır.
Hal-i pür melalimiz ise ortada!