2014 Yılı haccında Medine-i Münevvere’de irşat koordinatörü olarak görev yapmak nasip oldu. Bir gün Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret eden Türk hacı hanımlara rehberlik etmekle görevli olan hacı hanımlar bir peçeteye sardıkları küçük kağıt parçalarına yazılmış notlar getirdiler.
Ravza’yı ziyaret eden hacı hanımlar maalesef dilek ve isteklerini kağıtlara yazarak bırakmışlardı. Çok ilginç istekler vardı. Oğluna iş, kızına nasip arayanlar, akıllı cep telefonu siparişi verenler….
Bizim daha küçük gayretle rehberlik etmemiz gerektiği aşikar ancak bu ayrı bir yazının konusu. Benim ilgimi fazlasıyla çeken bir not, bir istek üzerinde durmak istiyorum. Küçük not kağıtlarından birinde ‘’Ben haccımı yapıp memlekete dönmeden Hase anam ölsün’’ yazıyordu. Acaba Hase ana dediği kim, ne yaşandı aralarında ki, ömrünün en müstesna anında ona beddua etmiş bu hacı hanımın sorusu zihnime takılı kaldı. Bir müddet sonra Diyarbakır İl Müftüsü olarak görev yaparken bu anektodu paylaştım arkadaşların yanında. ‘Hocam Hase ana, Kürtçe de ‘’kaynana’’ anlamına gelir dediler. Mevlid-i Nebi Haftasında ‘aile’yi konuşuyoruz. Ailelerimizde mübarek topraklara kadar taşıdığımız olabiliyor belli ki…
İyi ‘’kaynana’’ olmazsa annelerimiz, Ravza-i Mutahhara’da bile şikayete-bedduaya konu olabiliyorlar… İyi ‘gelin’ olmazsa hanımefendiler kinlerini, kin ve öfkeyi kaldırmak hayatının en büyük hedeflerinden olan rahmet Peygamberinin yanı başında bile atamıyorlar yüreklerinden.
Haydi kin ve nefretten yüreklerimizi arındıracak; düşmanlıkları dostluğa çevirecek bir ayetle bitirelim. Rabbimizden Ayet-i Kerime’nin muktezası ile amel etmeyi nasip etmesini niyaz ederek: ‘’İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; O zaman bir de göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcacık bir dost oluvermiş!’’ (Fussilet,34)
- - - -