Hz. Süleyman (as)
Allah Tealâ, Hz. Dâvûd’a göz aydınlığı olacak bir evlat bahşetmiş, o da evladına "doğru, dürüst, kusursuz" manalarına gelen "Selim'in eş anlamlısı Süleyman" ismini koymuştu.
Süleyman ismi Kur’an-ı Kerim’de on altı yerde geçmektedir.
“O ne güzel bir kuldu. Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.” (Sâd, 38/30) ifadeleriyle övülen Hz. Süleyman, Allah’a bağlı, bilge, barışsever bir kuldur. Allah’ın nimetlerine bolca şükreden, sâlih, hakîm, engin bilgi ve zekâ sahibidir. Hz. Dâvûd’un (as) peygamberlik, hükümdarlık ve ahlak vb. her yönüyle vârisidir. (Neml, 27/15-40)
Hz. Süleyman (as), kendisine ilim verilen, kuş dili öğretilen, karıncaların dilinden anlayan, rüzgara ve cinlere hükmedebilen, kendisine her şeyden nasip verilen bir peygamberdi.
Allah (cc), ona "…kasırga gibi esen rüzgâr" (ki gidişi bir ay, dönüşü bir ay) (Sebe’, 34/12), gibi imkân ve üstünlükler vermiştir. (Sâd, 38/35-39) Onun cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan orduları (Neml, 27/17), sevdiği yarış atları (Sâd, 38/31-33), o ne dilerse yapan cinleri (Sebe’, 34/12-13) vardı.
Hz. Süleyman (as)'ın Duası
Hz. Süleyman babasının vasiyetine uyarak Kudüs’te Beyt-i Makdis’i inşa ettirdiğinde: “Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen daima bağışta bulunansın” diye dua etmiş, “Bunun üzerine biz de istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları emrine verdik” buyurulmuş ve, “İşte bu bizim bağışımızdır, ister ver, ister elinde tut.” ifadesiyle yetkinin tamamen kendisinde olduğu belirtilmiştir. (Sâd 38/35-39)
Bu duayı kabul eden Yüce Allah, Hz. Süleyman’a (as) tarihte benzerine rastlanmayacak görkemli bir hükümdarlık bahşetti.
Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordusu, döneminin göz alıcı sanat sarayı ile o, benzeri görülmemiş bir mülkün hakimi oldu.
Hayvanların dilini Bilen Peygamber; Hz. Süleyman (as)
Hz. Süleyman’a kuş dili öğretilmiştir. (en-Neml 27/16) Kuşlardan meydana gelen ordusunda Hüdhüd'ü göremeyince soruşturmuş, mazeret beyan etmezse cezalandıracağını söylemiş, çok geçmeden Hüdhüd ortaya çıkarak Sebe diyarından haber getirmiştir. (en-Neml 27/17, 20-28)
Hz. Süleyman'a başka hayvanların dili de öğretilmiştir.
"Nihayet Karınca vadisine geldiklerinde, bir karınca şöyle dedi: “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; aman, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!” Onun bu sözünden dolayı Süleyman neşeyle gülümsedi ve “Ey rabbim!" dedi, "Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!" (en-Neml 27/18-19)
Kur’an, Hazreti Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan ordulara sahip bulunduğunu, bu orduların hep birlikte sefere çıktığını (en-Neml 27/17), emrinde çalışan cinlerin Süleyman’a yüksek ve görkemli binalardan, heykellerden, havuzlar kadar geniş lengerlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaptıklarını (Sebe’ 34/12-13) bildirmektedir. Bu hususlar kısmen farklı bir şekilde Ahd-i Atîk’te de yer almaktadır.
Hz. Süleyman (a.s) ve Sebe Melikesi
Hz. Süleyman, cinlerden ve insanlardan oluşan ordusu sayesinde hâkimiyeti altına aldığı bölgeleri muhteşem bir saraydan yönetiyordu.
Bu saray dönemin en ileri tekniği kullanılarak üstün bir estetik anlayışıyla inşa edilmiştir. Sarayda göz alıcı sanat eserleri ve görenleri hayran bırakan değerli eşyalar mevcuttu.
Hz. Süleyman, Sebe melikesine (Belkıs) onu Müslüman olup Allah’a teslim olmaya davet eden bir mektup göndermiş, melike mektuba karşılık olarak Süleyman’a gönderdiği hediyelerin kendisine geri gelmesi üzerine Süleyman’ı sarayında ziyarete gitmiş ve orada kendi tahtıyla karşılaşınca kendisine gelen bir ilim yoluyla daha önce gerçeği görüp Müslüman olduğunu söylemiştir. Çok tanrıcılık yanılgısı ile tek Allah’a teslim olma gerçeği arasındaki ilişkiye işaret eden bir diğer hadise, Hz. Süleyman’ın muhteşem sarayına girdiğinde melikenin zemini derin bir su sanması, fakat kendisine bunun billûr bir zemin olduğunun ifade edilmesidir. (en-Neml 27/28-44)
Hz. Süleyman (a.s.) ile Sebe’ melikesi arasında yaşananlar Sebe’ suresinde anlatılmaktadır.
Hz. Süleyman’ın krallığının ihtişamının ve zenginliğinin bir kaynağı da bakır madeniydi.
Kur’an’da erimiş bakır madeninin onun için sel gibi akıtıldığı belirtilmektedir. (Sebe’ 34/12) Fenikeli ustaların Hz. Süleyman için inşa ettikleri Etsiyon-Geber Limanı’nda çağımızda gerçekleştirilen arkeolojik araştırmalar sonucunda ortaya çıkan bakır dökümhanesi bu gerçeği doğrulamaktadır. Süleyman’ın, Araba vadisinden çıkartıp işlettiği bakır madeni onun döneminde önemli bir ihraç ürünü olmuştur.
Hz. Süleyman (as) At Sevgisi
Kur’an- Kerim Hz. Süleyman’ın atlara, özellikle yarış atlarına olan sevgisinden bahsetmektedir: “Akşama doğru kendisine üç ayağının üzerinde durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu. Süleyman: ‘Gerçekten ben mal sevgisini rabbimi anmak için istedim’ dedi. Nihayet güneş battı. ‘Onları tekrar bana getirin’ dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.” (Sâd 38/31-33)