Helal, yaratılışımızın gayesine uygun olan güzelliklerdir. Haram ise, insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir. Helal, Allah’ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir.
Kur’ân-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına iman eden, Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in kutlu yolundan yürüyen her mü’min, helal-haram duyarlılığına sahip olmak zorundadır. Mü’min, imanının gereği olarak Rabbini seven, sınırlarını bilen insandır. O, duyarsız ve iffetsiz davranarak kendisinin ve başkasının haysiyetini çiğneyemez. Sayılı nefeslerini falcılık, kumar, şans oyunları, faiz, rüşvet, tefecilik, hırsızlık gibi haksız kazançlarla tüketemez. Helal olmayan yiyecek ve içeceklerle sağlığına yazık edemez. Mü’min, kul ve kamu hakkına giremez. Can taşıyan bir yüreğe kötü muamelede bulunamaz. Fitne ve fesat peşinde koşamaz, bozgunculuk yapamaz.
İnsan, helale ne kadar yaklaşırsa huzura da o kadar yaklaşır. Harama doğru yürümenin sonu ise mutsuzluk, hüsran ve pişmanlıktır.
SÖZÜN ÖZÜ
Müslümanların hızla artan büyük nüfusuyla övünmemiz, bana şişmanlığıyla övünen ve aldığı yeni kilolardan haz duyan bir adamı hatırlatıyor. Ruhumuza, akılımıza ve başarılarımıza vurgu yapmaya ne zaman başlayacağız?
Aliya İzzetbegoviç