Ömer b. Hattâb’ın (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hicreti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeyedir.” (Müslim, İmare, 155; Buhari, Bedyu’l-Vahy, 1)
Halk arasında en çok duyulan ve bilinen hadislerden birisi de, Hz. Ömer (r.a.)’ın rivayet etmiş olduğu “niyet” hadisidir.
Yapılan yorum ve değerlendirmeler genellikle “niyet” kavramı üzerinde yoğunlaşmakta ve kişinin yaptığı her amelin, Allah katında niyetine göre değerlendirileceği haber verilmektedir.
Niyetin temizliğinin ve güzelliğinin yapılan işe yansımasına ve ihlasın oluşmasına etkisine vurgu yapılmaktadır.
Hadisin ikinci kısmında ise konunun açıklaması bir örnek üzerinden yapılmaktadır.
Allah yolunda yapılacak hicretin, kişinin niyeti ile de örtüşmesi gerektiği hatırlatılmaktadır.
Fiziksel olarak inananlarla beraber Mekke’den Medine’ye hicret ettiği halde, amacı oradaki bir kadına ulaşmak olan kişinin durumu üzerinden konu açıklanmaktadır.
Niyet ve hicret kavramlarının birlikte zikredilmesi, dikkatleri bir konuya daha çekmektedir.
O da Allah ve Resulüne yapılacak bir yolculuğu ifade eden hicret kavramının, ancak samimi bir niyet ile buluşunca sonuç vereceği gerçeğidir.
Peki, hicret sadece fiziksel olarak bir mekanı terk etmek midir?
İnanan insanın, zihinsel ve fikirsel hicreti de önemli değil midir?
Okuduğumuz kitaplar, yolunda yürüdüğümüz fikirler de bir hicret olarak düşünülemez mi?
Yapılacak her hicret, ister fiziksel ister zihinsel olsun Allah’a yaklaştıracak türden olmalıdır.
Zihnimizi meşgul ettiğimiz fikirler, okuduğumuz değerlendirmeler ve yol yürüdüğümüz arkadaşlıklarımız eğer bizi dünyalıklara doğru savuruyorsa, Allah’a ve Resulüne kavuşmamıza yardımcı olmuyorsa, yanlış bir hicret tercihidir demektir.
Bunun için, bazen okuduğu kitapları, arkadaş ortamını veya yaşadığı binayı değiştirmek bile bir hicret sayılabilir. Hatta hayatımızın odak noktasına Allah ve Resulünü yerleştirerek yaptığımız her değişiklik bir hicrettir.
Hicret; bedeni günahlardan, zihni kötü düşünceden ve ruhu şüpheden arındırmaktır.
Bir bütün olarak, yaşantımızın rotasını Allah’a ve Resulüne doğru yöneltmektir.
Bunu yaparken de samimi bir niyet ile kimseye zarar vermeden, kendimiz için belirlediğimiz hedefe doğru adım adım yol yürümektir.
Hz. Peygamber (s.a.v), hicret eden muhaciri şöyle tarif ediyor: “Muhacir, Allah’ın yasakladığı kötülük ve günahları terk eden kimsedir.” (Buhari, İman, 4)
Senin hicretin nereye? Allah’a ve Resulüne mi yoksa dünyaya ve içindekilerine mi?...