Aile… İnsanın korunma ihtiyacının karşılandığı yegâne sığınak. Rabbimizin bizlere sunduğu birçok nimetin içinde belki de en kıymetli olanı. Sekinet, huzur ve mutluluğun kaynağı olan, diğer yarımızı bulduğumuz hukuki ve aynı zamanda ahlaki bağ. Sevginin ve merhametin doyasıya yaşanabileceği bir lütfu Yaratanın. Muhabbetin, Allah’ın emaneti evlatların da katkısıyla zirveye ulaşacağı, aydınlık geleceğe emin adımlar attıran güvenli yol.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın bize eşler yaratması, eşler arasında “meveddet ve rahmet” duyguları yerleştirmesi O’nun varlığına delil kılınır. (Rûm 30/21.) Cenab-ı Hak bu ayeti kerimeyle, kendi varlığının delilleri arasında özellikle gözümüzün nuru ailemizi zikretmiştir. Öyle ki ailemde sağladığım huzur; beni yaratan, bana nimetler bahşeden, beni yarattıklarının en şereflisi kılan Rabbimin varlığına delil olarak zikredilir. O halde öyle bir hal almalıyız ki; huzur ve sekinet dolu yuvamız, hakkıyla delil olsun âlemlerin Rabbine. Ailemizi sadakatle korumalı, adaletle güçlendirmeli ve ihsan kavramını en çok orda yaşamalıyız ki; iyiliğin tamamen egemen olduğu toplumlara kavuşabilelim. Bunun yolu hem dünya hem de ukba hayatımızın hayırlı olabilmesini sağlayan ailemizi eğitmek ve güçlü tutmakla mümkündür.
Aile, din eğitiminden sorumludur.
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrîm, 66/6.) buyuran Rabbimiz, insanın sadece kendisiyle değil bir başkasının varlığıyla anlam kazandığını hatırlatır. Hayatı paylaştığı eşinin, şefkati en derin yaşadığı çocuğunun, vefa duygusunun kendisiyle anlam kazandığı anne ve babasının sorumluluğunu üstlenen insan, yapıp ettikleri ile hem kendi hayatına hem de ailesinin hayatına yön vermektedir. Zira ailesinden her ferdin rızayı ilahiye ulaşmasındaki rolü büyüktür, yaratılış amacına uygun yaşayabilen insanın… Bu sebeple; eşine can yoldaşı, evlatlarına örnek ebeveyn olma yolunda çabalamak isteyen insan, kulluk bilincini her an diri tutmalıdır.
Din eğitiminde dua ne güzel araçtır.
Hz. İbrahim’in “Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbelerimizi kabul et…” (Bakara, 2/128.) duası; yüzüyle ve özüyle Rabbine yönelmiş Müslüman evlatlar yetiştirmenin niyazıdır. Kendi nesli, eşi ve çocukları için böyle dua eden bir peygamber, din eğitiminin önemli bir adımını gerçekleştirmiştir aynı zamanda. Mü’minlerin aileleriyle yürüyeceği yolda istikameti göstermiştir. Postmodern dünyanın bencilleşen ikliminde insanın kendi nefsi başta olmak üzere birçok putlar edinebildiği bu ortamda; sağlam bir inançla yoğrulmuş ve samimi bir şekilde Rabbinin rızasına yönelmiş gönülleri çoğaltma telaşının tezahürü olmalı bu dualar. Evladı daha dünyaya merhaba demeden tüm tedbirleri almaya çalışan, sonrasında bu doğrultuda bedenini ve ruhunu helal dairesinde ikamet ettiren insan, elbette fiilî duayı yapmış ve duanın kavli bölümüne geçmiştir. Sorumluluğumuzda olan aile fertlerimizi öncelikle iyi bir insan olmaya, bununla birlikte Allah’ın kulu olmamızın verdiği ödevle ibadetlerimizi yerine getirmeye teşvik etmeye dair yapıp ettiklerimiz fiili duamız iken, dilimizden dökülecek niyazlarımız da kavli dualarımızdır.
Bizi yaratan Rabbimizin bize öğrettiği duayı çokça tekrarlamaktır belki de ruhumuza iyi gelecek olan: “…Ey Rabbimiz! Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!” (Furkân, 25/74.)
İman etmenin huzuru ailede yaşanır.
Lokman’ın (a.s.) oğluna “Yavrum, Allah’a ortak koşma, çünkü ortak koşmak büyük bir zulümdür.” (Lokmân, 31/13.) şeklindeki öğüdü aynı zamanda biz Müslümanlara ne güzel nasihattir! Söz konusu ayeti geniş bir perspektifle okursak, iman nimetini önce en yakınlarımıza tattırmanın önemi ve sorumluluğuna vurgu yaptığını görebiliriz. İman insanı boşluk duygusuna düşmekten muhafaza eden sağlam bir korunaktır. Hele de muhkem kalemiz ailemizde iman teneffüs ediliyor ve iman üzere yaşanıyorsa bu hal, büyük bir şükür vesilesidir. Zira aile, aynı gayeyle aynı hedefe yürüyen nadide bir birlikteliktir. Öyleyse aynı değerlere inanan fertlerin bir araya geldiği aileler, arzu ettiğimiz toplumsal huzuru sağlamada elbette en önemli adım olacaktır.
İslam dini, kulluğun gereği olan namaz ibadetini, ailesinin dünya ve ukba mutluğuna vesile kılan mü’minler olmamızı emreder.
Din eğitiminin ana meselelerinden biri namazdır. Kur’an’ın “Aile fertlerine namazı emret, kendin de bunda kararlı ol…” (Tâhâ, 20/132.) ifadesinde görüldüğü üzere aile fertlerine namazı emretmek, Resûlullah’ın şahsında tüm mü’minlere gelen bir emirdir. Yüce Allah, Hz. Peygambere “aile fertlerine namazı emret” buyurarak sözlü davetin önceliğine vurgu yapmaktadır adeta. Sözlü davetin tek başına yeterli olmadığını namaz kılarak aynı zamanda çevresine model olunması gerektiğini “kendin de bunda kararlı ol” buyurarak ifade etmiştir. Örnek olma hususunda önceliğimizin ailemiz olduğu da tam burada hatırlanması gereken bir durumdur. Zira hayatımıza tatlı bir telaş ve disiplin katan namaz, hem kendimiz hem de ailemiz için dünya ve ukba mutluluğuna vesile olacak kulluğun zirve yaptığı bir ibadettir.
Ramazan iklimiyle ailemizde baharı yaşamak için bu günler ne güzel fırsattır.
Kur’an’ın “Bu kitap’ta İsmail’i de okuyup an. O gerçekten sözüne sadıktı; elçi-peygamberdi. Halkına namazı ve zekâtı emrederdi ve Rabbinin rızasına ermişti.” (Meryem, 19/54-55.) ifadesine özne olan Hz. İsmail, Allah’a ibadeti ailesine/halkına öğretip benimsetmeye çalışan peygamberlerden biridir. Gözümüzün nuru namaz ve paylaşarak artırmanın adı zekat, önce ailenin fertleri arasında hayatın bir parçası haline getirilip düzenli olarak ifa edilirse ve böylelikle toplumda yerleşirse işte o zaman çoğalacaktır Hz. İsmail’in ailesi gibi aileler.
“…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın, ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın…” (Mâide, 5/2.) buyuran Rabbimizin emrine odaklanma vaktidir bu Ramazan. Kemal Sayar’ın deyimiyle “Yavaşla”dığımız, belki de uzun bir aradan sonra ruhumuzda dinginliği yaşadığımız ve en önemlisi dibimizdekileri fark ettiğimiz bir zaman dilimini yaşıyoruz. İşte bu dibimizdekilerle hemhal olmanın tam da zamanı… Yerinden kalkıp abdest almanın, seccadeleri serip ailece huzura durmanın, ayette buyrulduğu gibi iyilikte daha çok yardımlaşmanın ve vererek artmanın zamanı bu Ramazan. Ola ki sonbahar mevsimini yaşamakta ise ruhumuz ve bunu fark ettiysek çok da geç kalmadan; ailemizde ilkbaharı yaşamak için ne güzel fırsat tam da bu Ramazan. Evde kalarak geçirdiğimiz bu Ramazanın, ailemizin sonsuz baharına vesile olacak ibadetlerle süslenmesi duasıyla…