İhlas ne anlama gelmektedir?
İhlâs kelimesi sözlükte, saf, katışıksız, arı ve duru olmak, bir şeyi hâlis kılmak, halis olmak, özünü almak ve seçmek demektir.
Din ıstılahında ise iman, ibadet, itaat, ahlâk, amel ve dua gibi her türlü dinî görevleri, halkın övme ve beğenmesini, yerme ve kınamasını düşünmeksizin sırf Allah için iyi ve halis bir niyetle yapmak, şirk, nifak, gösteriş ve duyurma gibi şâibelerden uzak durmak, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dosdoğru olmak demektir.
İhlâs, Allah ile kul arasında bir sırdır. Öyle bir sır ki onu melek bilip yazamaz, şeytan bilip ifsat edemez. Çünkü "ihlâs" kalbe ait bir ameldir ve bunu ancak kişinin kendisi ile Allah bilebilir. İhlâsın irade, kasıt ve niyetle doğrudan ilgisi vardır. Amel, ihlâssız ve niyetsiz ibadete dönüşmediği gibi ihlâssız ve niyetsiz ibadet de makbul değildir. Zira ameller niyetlere göre değer kazanır veya kaybeder. Bir amel sırf Allah için yapılırsa "ihlâs", sırf gösteriş için yapılırsa riya olur. Riya ise gizli şirk olup, Allah rızasının dışında bir amaçla yapılan ibadetlerin Allah katında bir değeri yoktur.
Peygamber Efendimiz (sas)’in, “Sen bendensin, ben de senden!” diyerek övdüğü sahâbî Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin anlattığına göre, bir adam Peygamberimize gelerek, “Şöhret ve kazanç (ganimet) elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye sordu. Resûlullah (sas), “Onun için hiçbir şey yoktur.” dedi. Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Allah Resûlü de her defasında, “Onun için hiçbir şey yoktur.” diyerek böyle bir adamın mükâfat elde edemeyeceğini belirtti ve ardından şöyle buyurdu: “Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24)
Peygamber Efendimiz (sas)’in ifadesinden de anlaşılacağı üzere,“iş, davranış ve ibadetleri gösteriş ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” mânâsına gelen ihlâs, Kur’an’da peygamberlerin başlıca nitelikleri arasında sayılmış ve âyetlerde ihlâslı kimselerden övgüyle söz edilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz (sas), pek çok hadisinde ihlâsın önemine işaret etmiş ve insanları ihlâslı ve samimi olmaya çağırmıştır.
Ebû Ümâme el-Bâhilî"nin naklettiğine göre…
Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur:
…“Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.”
Temîm ed-Dârî anlatıyor:“Hz. Peygamber (sas), "Din samimiyettir." buyurdu.
Biz, "Kime karşı (samimiyet)?" deyince, "Allah’a, Kitabı’na, Resûlü’ne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara." buyurdu.” (Müslim, Îmân, 95)
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34)
Enes b. Mâlik’ten rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a ihlâsla ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılırsa, Allah kendisinden razı olduğu hâlde ölmüş olur.” (İbn Mâce, Sünnet, 9)
Peygamber Efendimiz (sas) gizliliğe ve dolayısıyla ihlâsa daha yakın olduğu için gece namazını teşvik etmiş ve farz namazlardan sonra en değerli namazın gece namazı olduğunu bildirmiştir.
İbadetlerin az veya çok olması değil, ihlâsla yapılmış olması önemlidir. Onun için Hz. Ali, “Amelin az olup olmamasını değil, makbul olmasını önemseyin.” uyarısında bulunmuştur. Zira amelin kabulü, büyük ölçüde ihlâsla yapılmış olmasına bağlıdır. Hz. Peygamber’in Yemen’e gönderdiği genç sahâbîsi Muâz b. Cebel, kendisine tavsiyede bulunmasını isteyince Allah’ın Elçisi, “İnancında samimi (ihlâslı) ol. O zaman sana az amel de yeter.” buyurarak ihlâs ve samimiyetin önemine dikkat çekmiştir.
Allah Resûlü (sas), namazlarının ardından, “...Allah’m! Ey Rabbimiz ve her şeyin Rabbi! Beni ve ailemi dünya ve âhirette her an sana ihlâsla bağlı kıl. Ey yücelik ve ikram sahibi!..” duasıyla Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunmuştur.
Onun yakın arkadaşları da gösteriş ve dünyevî çıkar gözetilerek yapılan amellerin âhirette işe yaramayacağını bildikleri için O’nun gibi ihlâs ve samimiyetle hareket etmişlerdir. Bu yüzden Hz. Ömer, “Allah’ım! Amelimin hepsini salih ve sadece senin rızana has kılınmış eyle ve amelime hiçbir şeyi ortak etme.” diye dua etmiştir.