Geliniz, kısa bir süreliğine çağımıza asr-ı saadetten ışık tutan bir iyilik hikâyesi ile başlayalım. Mümkün değilse de zamanı kısa bir an için durduralım. O kutlu döneme hep birlikte şöyle sessizce bir misafir olalım.

Vâbisa, yeni Müslüman olmuş bir sahâbîydi. Vâbisa, Yüce dinimiz İslam’ın mesajlarını ile ilgili Peygamber Efendimiz (sas)’e sorular sormak istiyordu. Neyin iyi neyin kötü olduğu hususu ile ilgili bilgi almak istiyordu.  Vabisa, zihnindeki soruları sormak üzere Sevgili Peygamberimizin yanına gitti. Onun gelişini fark eden Peygamber Efendimiz “Yaklaş Vâbisa! Yaklaş!” buyurdu ve onu dinledikten sonra sorusunu şu şekilde cevapladı: “Vâbisa! İyilik ve kötülük konusunda kalbine, vicdanına danış! Zira iyilik, kendisiyle gönlünün huzur bulduğu ve vicdanını rahatlatandır. Kötülük ise, insanlar onaylasalar bile gönlünü huzursuz eden ve vicdanına endişe verendir.” (İbn Hanbel, IV, 227; Dârimî, Büyu’, 2.)

Rabbimizin rızasına ulaştıran her türlü davranıştır iyilik. Gönülleri mutlu etmeye yönelik her türlü güzel haslettir iyilik.  İstenilen, beğenilen, arzu edilen bir lütuftur. Bir başkasına karşılık beklemeden yapılan ikramdır, yardımdır. Hayat, iyiliği benimseme ve iyilerden olma yolculuğudur. Yolcu hangi durağa uğrarsa uğrasın, beklentisi hep iyiden ve iyilikten yanadır.

İnsanı insan yapan değerlerin bütünüdür iyilik. İyi bir kul, iyi bir evlat, iyi birer anne-baba, iyi bir eş, iyi bir komşu, iyi bir dost, iyi bir arkadaş olmak, kısacası iyi bir insan olmak Yüce dinimiz İslam’ın her birimizde görmek istediği en önemli özelliktir.

İyilik, sadece maddi imkânlarla da sınırlı değildir. Bazen içten bir tebessüm, bazen samimi bir duadır iyilik. Bazen bir hüznü, bir acıyı paylaşmak yahut bir sevince ortak olmaktır.

İyilik, kötülükten kaçınmaktır. Modern çağın hastalıklarına yaklaşmamak; günahtan, zulümden ve isyandan uzak durmaktır. Haksız kazancı, emeğe saygısızlığı ve duyarsızlığı elinin tersiyle itmektir. Nefsin davetini ve şeytanın çağrısını reddetmek; heva ve hevesin ısrarına aldırış etmemektir. Takva elbisesine bürünmek, hidayet yolculuğunda sebat gösterebilmektir. Kötülük, Allah’ın emri ve insanın fıtratıyla bağdaşmayan zararlı olan her türlü durumdur. Kötülüğe engel olmak, kişinin imanının bir gereğidir. Sevgili Peygamberimiz (sas), “İnsanlardan öyleleri var ki, hayrın önünü açan anahtarlar gibidir ve şerrin de önünde duran, ona mâni olan sürgüler gibidir. Kimisi de şerrin anahtarı ve hayrın sürgüsü gibidir. Yüce Allah’ın, hayrın anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere ne mutlu! Ve ne yazık Yüce Allah’ın şerrin anahtarlarını ellerine verdiği O kimselere!” (İbn Mâce, Sünnet, 19)  buyurarak, iyiliği kuşanmaya, kötülükten uzak durmaya işaret etmiştir.

On bir ayın sultanı Ramazanın gelişiyle Rabbimize, kendimize, çevremize ve diğer insanlara karşı sorumluluklarımızı bir kez daha gözden geçirme fırsatı buluyoruz. Bir taraftan dünyanın karmaşasında yorulan ruhlarımızı ibadetlerin feyz ve bereketiyle teskin ederken diğer taraftan da ebedi saadet yurdunu kazanmak için gereken azığı iyiliklerle hazırlama imkânı buluyoruz. Bu mübarek iklimin bereketiyle iyiliği yaymanın, kötülüğü de ortadan kaldırmanın çabası içerisinde oluyoruz.

Rahmet mevsimin gölgesinin üzerimize düştüğü şu günlerde insana yakışan, iyilik yapmaktır. Bir Müslüman olarak daha iyi bir insan olmaktan, daha çok bu Ramazan ayında iyilikte bulunmaktan ve sevap defterlerimizi halis iyiliklerle doldurmaktan başka ne amacımız olabilir? İmanımızı amelimizle taçlandırmaktan, Rabbimizin iyiliğe dair emirlerine uyup kötülüğe dair uyarılarına dikkat etmekten başka ne vazifemiz olabilir?

Ramazan mektebinde bize düşen; kötülüğü iyilikle ortadan kaldırmak ve daha çok iyilik yapmaktır. İyiliğin yanında, kötülüğün karşısında olmaktır.  Bize düşen; iyilik yaptıkça, iyi düşündükçe, iyi davrandıkça, iyi hissettikçe hayatımızda güzelliklerin çoğalacağına inanmaktır, dünyanın değişeceğine inanmaktır. Bize düşen; yeryüzünde iyilik yaptıkça gökyüzünün rahmet kapılarının açılacağına, Rabbimizin merhametinin coşacağına dair ümit beslemektir.

O halde, ırk, cinsiyet, renk, dil, inanç ayrımı gözetmeksizin bütün muhataplarımıza iyilik taşıyalım. İyiliği yaşayalım, iyiliği yaşatalım.  Anne babamızdan, eşimizden, çocuklarımızdan başlamak üzere iyiliği çevremizde hâkim kılalım. Çocuklarımıza iyiliği öğretelim, onları iyi örneklerle tanıştıralım, ailece iyiliğe yatırım yapalım. Çünkü iyilik asla zarar ettirmeyen bir yatırımdır. Akrabamız, komşumuz, iş arkadaşımız, müşterimiz bizden iyilik görsün. Toplumumuzun iyiliğe susamış yürekleri bizimle mutlu olsun. İyilik biriktirmeye, iyilik dağıtmaya ve iyilik üretmeye çalışalım. Bir yandan da dilimizden şu duayı düşürmeyelim: “Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!”(Müslim, Zikir, 26)