Kardeşlerin, her ne kadar kavgalı veya dargın olurlarsa olsunlar yine de kötü bir durumla karşılaştıklarında, aralarındaki kan bağından ötürü birbirlerine yardım edeceklerini vurgulamak için “Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş” deriz. Bu atasözünü genellikle birbirine dargın olan iki kardeşi barıştırmak veya kardeşlik bağını pekiştirmek için kullanırız.

Kardeşlik bağını pekiştiren ve kalpleri kaynaştıran en etkili yollardan biri de sağlıklı iletişimdir. Bunu sağlamanın yolu da hediyeleşmekten geçer, lakin bu yolun yolcularının dikkat etmesi gereken önemli bir husus vardır. “Hediyenin karşılık beklemeden, gönül rızası ile sevgi, ilgi ve alakayı artırma aracı” ile verilmesi lazımdır. “Ancak hediyeyi asıl gayesi dışında, daha büyük bir hediye almak için veya daha farklı bir beklentiye…” girilerek verilmemelidir.

Sizin anlayacağınız niyetler güzel olmalıdır ki neticeler de güzel olabilsin.

Peki, kardeşlik sadece kan bağından mı ibarettir?

Tabii ki değildir.

Kan bağından daha ileri olan kardeşlikler de vardır. Bunlardan biri de İslam kardeşliğidir. “…İslam dini, her türlü ırk farklılığının üzerine din birliğini koyarak müminleri kardeş ilan etmiştir.” İslam kardeşliğinin önündeki en büyük engel ise tefrikadır, yani anlaşmazlık ya da ikiye ayrılmadır.

Üzülerek ifade edelim ki son birkaç asırdır İslam coğrafyası çeşitli tefrikalarla birbirine düşürülmüştür. Ortak yönlerimizde birleşip kenetlenmek dururken, ha bire aramıza engeller koyup duruyoruz. Bu engellerin sayısı arttıkça da daha çok Müslüman yerinden yurdundan olmaya ve sefalet çekmeye devam ediyor.

Yine de insanın milyonlarca kardeşinin olması iyi bir şeydir. Hele bu kardeşler paylaşımcı ve fedakâr olursa evvel Allah sırtımızı kimse yere getiremez. Atalarımızın da dediği gibi; kardeş kardeşe atmış ama yar başında tutmuş.

Biz yine de kardeşlerimizi tutmak için yar başını beklemeyelim olur mu?

Çünkü buhranı kendi içinde yaşayan bazı kardeşlerimiz, içlerindeki uçuruma düşmemek için tutunacak bir dal veya başını yaslayacak bir omuz aramaktadır. Zaten kardeş dediğiniz, hâlden anlayan kişi demek değil midir? Öyledir ya…

Gerçekten de kardeşler anlaşılmak ister, konuşmak ister, “Ben buradayım!” diyen birinin sesini duymak ister. Hâlâ bu satırları okuduğunuza göre siz de buradasınız demektir. İyi ki buradasınız ve iyi ki benim kardeşimsiniz. Öyleyse birbirimizi dinlemeye devam edelim.

Aslında birbirimizi dinledikçe yorgun gönüllerimiz de dinlenmiş oluyor. Ne zaman ki birbirimize kulak vermiyoruz ne zaman ki birbirimizden selamı sabahı kesiyoruz; işte o vakit yorgunluğumuz geçmiyor bizim.

Anlayışınız derin, kardeşliğiniz tekin olsun.