“Kötü veya Çirkin” olarak ifade edilen “münker” kelimesi sözlükte “hoş karşılanmayan, rahatsızlık duyulan davranış” olarak tanımlanmaktadır. Bu iki tanımlama da kapsama alanları çok geniş çizilmiş ifadelerdir. Bu hadisin şerhine baktığımızda genellikle, dinin hoş görmediği ve dini açıdan rahatsızlık oluşturan ifadeler olarak okunmaktadır. Buna göre; dinimizin yanlış, mekruh, haram olarak gördüğü davranışlara imkanlar ölçüsünde engel olma gayreti içerisinde olmamız gerektiği anlamı ortaya çıkmaktadır.
Yaşadığımız toplum içerisinde gündelik yaşamımızda karşılaştığımız bu tip davranışların her birisine elimizle veya dilimizle müdahale etmemiz mi gerekiyor yoksa hadisin bu kısmını farklı mı anlamamız lazım? Eliyle bir kötülüğe engel olmaya çalışmak, güç ve kuvvet gerektirir. Bu da ancak kolluk kuvvetleri ve yargı sisteminin eliyle yürütülmesi gereken bir süreç olarak görünmektedir. Toplumun her bir ferdi, eliyle kötülükleri düzeltmeye kalkarsa, toplumda kaos ve keşmekeşlik ortaya çıkacaktır. Herkesin dinden anladığı hususları kendi aklının kavrayış durumuna göre değerlendirip, olaylara müdahale yetkisini kendisinde görmesi, toplumsal düzeni bozacak bir karmaşaya yol açacaktır. Adalet, herkesin kendi anlayışına göre olaylara müdahale etmesiyle sağlanamaz.
Hadisin ikinci maddesini oluşturan “eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirmeye çalışsın” kısmı da bu doğrultuda değerlendirilebilir. Gördüğümüz bir kötülüğü dilimizle, sözümüzle değiştirmeye çalışmak kavramı da farklı bir analize ihtiyaç duyar. Hiç tanımadığımız insanlara dışardan sözlü müdahalede bulunmak da aynı şekilde sorunlar yumağını ardı ardına sıralayacaktır. Ayrıca, böyle bir hak ve yetkiyi herkesin kendisinde görmesi de sorunsalın büyümesine neden olacaktır.
O halde “Diliyle değiştirmeye çalışmak”; ifadesini, imkanlar ölçüsünde görsel ve yazılı basından yararlanarak sahip olduğu değerleri savunmak veya hoş karşılanmayan davranışları medeni bir üslup ile eleştirmek olarak anlaşılabilir. Böylece, herkesin kendi değerlerini savunması için sunulan imkanlardan yararlanarak, sosyal medya, gazete, dergi ve televizyon gibi araçlar vasıtası ile kötülüğe engel olma imkanı olur. Söz ve kalemin gücünden yararlanarak doğruları savunabilme fırsatını değerlendirmiş olur. Bu durum, toplumsal düzeni bozacak ve karışıklığa neden olacak davranışların yaşanmasının da önüne geçmiş olacaktır.
“Kalbi ile hoş görmemesi” ise yapılan kötülüğün veya hoş karşılanmayan bir davranışın kabullenilmemesini gerektirmektedir. Bunu da her birimiz kalben kabullenmeyip aklımızın ışığında reddedebiliriz. Hadis-i şerifin bu kısmı, bizlere iyiliğin tarafında durmamız gerektiğini hatırlatmaktadır. Kalbimizin kötülüğe meyletmesine fırsat vermemeliyiz. Dinin hoş görmediği davranışları nefsimiz bizlere güzel gösterebilir. Fakat inancımızın gereği, kalbimizi kötülüklerin karşısında tutmaktır.
Toplumsal düzeni sağlamaya çalışan dinler, bu düzeni bozacak davranışların yapılmasını kabul etmezler. İslam dini de ayetler ve hadislerle bizleri toplumsal düzeni koruyacak davranışlara teşvik etmektedir. Aksi taktirde her birey kendi adaletini sağlamaya çalışacak ve böylece toplumsal düzenin bozulmasına ve kaos ortamına sebebiyet verecektir.