Kur'an-ı Kerimden Bazı Mesajlar 12. Cüz

Abone Ol

12. CÜZDEN BAZI MESAJLAR

HÛD SÛRESİ

9- “Eğer insana tarafımızdan bir nimet tattırır da sonra ondan çekip alırsak tamamen ümitsizliğe düşer, nankörleşir.”

Kur’an-ı Kerîm’de, kişinin işlediği günahlar ne kadar çok ve ne kadar büyük olursa olsun, ümitsizlik ve karamsarlığa düşmemesi telkin edilmektedir.

Ümitsizlik ve karamsarlık,  Allah’a güveni olmayan insanlar için söz konusudur.

Allah Teâlâ, şükretmeyip nankörlük eden kullarını kınamış, şükredenler için nimetini arttıracağını, nankörlük edenler için de  azabını hazırlamış olduğunu haber vermiştir.

10- “Eğer başına gelen bir sıkıntıdan sonra ona bir nimet tattırırsak, 'Kötü durumlar benden uzaklaşıp gitti' der. Artık onun bütün yaptığı sevinmek ve övünmektir.”

Âyette bazı insanların başına gelen sıkıntıların yok olması, sonra da nimetlere mazhar olması karşısında göstereceği yanlış davranışlara değinilmektedir.

Meselâ insan hasta iken sağlığa, fakir iken zenginliğe kavuştuğunda şükretmesi gerekirken, bir daha sıkıntılarla karşılaşmayacağını sanarak hataya düşmektedir.

Şükür nimetin artmasına, nankörlük ise azalmasına sebep olur.

44- “(Tufandan sonra ) 'Ey toprak suyunu yut! Ey gök sen de tut!” denildi. Su çekildi; hüküm yerini buldu; gemi Cûdî’nin üzerine oturdu...”

Nûh’un gemisi Allah’ın dilediği süre kadar su üzerinde kaldıktan sonra Yüce Allah göklere suyunu tutmasını, yerlere de suyu çekmesini emretti.

Böylece sular çekildi, gemi Cûdî dağında karaya oturdu, Hz. Nûh’un duasında istediği gibi yeryüzünde yürüyen bir tek kâfir kalmamak üzere tamamı yok olup gitti.

45- “Nûh Rabbine şöyle seslendi: 'Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da ailemdendir. Senin vaadin elbette haktır. Sen hâkimlerin en âdilisin” dedi.

46- “Allah buyurdu ki: 'Ey Nûh! O senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı iyi olmayan bir iştir. Sakın hakkında bilgi sahibi olmadığın bir şeyi benden isteme!..'”

Âyette Nûh’un oğlu iman etmediği için onun kendi ailesinden sayılmadığı, iman olmayınca tek başına kan bağının yeterli olmadığı bildirilmektedir.

Şüphesiz Hz Nuh da bir beşer olarak çocuk sevgisi ve benzeri insanî duygulara sahipti. Oğlunun tûfandan kurtulması için Allah’a yalvarması da bu duygudan kaynaklanıyordu.

Cenâb-ı Allah bir peygamberin inkârcı biri hakkında böyle bir istekte bulunmasının doğru olmadığını bildirdi ve böyle hatalara düşmemesini tavsiye etti.

52- “Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanmayı dileyin, sonra O’na tövbe edin ki üzerinize bolca yağmur göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın...”

Hz. Hûd, kavmini Allah’tan bağış dilemeye ve tövbe etmeye davet etti. Böyle yaptıkları takdirde Allah’ın, üzerlerine bolca yağmur yağdıracağını ve kuvvetlerine kuvvet katacağını haber verdi.

Tevbe ve istiğfarı bolca yapmak sıkıntıların son bulmasına, duaların kabul edilmesine vesiledir.

Alimler,  sıkıntılı durumlardan, umumi musibetlerden, kuraklıktan, kıtlıktan kurtulmanın yolunun bol bol istiğfar etmekten geçtiğini söylemişlerdir.

87- “Kavmi, “Ey Şuayb! Atalarımızın taptığı şeylerden yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana ibadetin (dinin) mi emrediyor? Oysa sen uyumlu ve akıllı birisin!” dediler.”

Putperestler daima müminlerin ibadetiyle alay ederek onların inançlarını zayıflatmaya çalışmışlardır.

Hz. Şuayb’ın kavmi de aynı maksatla ‘Namazın mı , ibadetin mi sana bunu yapmanı emrediyor?’ diyerek onun ibadeti ile alay etmişlerdir. Bu ifade ibadetin kişiyi kötülüklerden alıkoyacağına işaret etmektedir.

88- “...(Şuayb) Başarmam Allah’ın yardımına bağlıdır. Yalnız O’na dayanıyor ve O’na yöneliyorum.”

"...وَمَا تَوْفٖيقٖٓي اِلَّا بِاللّٰهِؕ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُنٖيبُ

Allah’a dayanıp güvenme yani “tevekkül” uyuşukluk ve hareketsizliğin bir mazereti değil, bütün güçlüklere rağmen başarıya ulaştıracağına inanılan Allah’a samimi güven ve bu güvenin verdiği tükenmez ümidin iman halini alışıdır.

Başarının yalnız Allah’tan geldiğine inanması, sadece O’na güvenip dayanması, sıkıntı ve başarısızlıklar karşısında ümitsizliğe kapılmaması müminin görevlerindendir.

112- “Senin yanında hak yola dönenlerle birlikte, sana buyurulduğu gibi dosdoğru ol!..”

Rasûlullah (s.a.s), kendisine uygulanması bundan daha zor gelen bir âyet inmediğine işaret etmek üzere, “Hûd sûresi ve kardeşleri beni ihtiyarlattı” buyurmuştur.

Sûrenin hangi açıdan kendisini ihtiyarlattığı sorulduğunda, “Sana emredildiği gibi dosdoğru ol!” meâlindeki âyetin kendisini ihtiyarlattığını söylemiştir.

114- “Gündüzün iki tarafında, gecenin de gündüze yakın saatlerinde namaz kılın. Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri yok eder...”

Âyet, vakti detaylı olarak tanımlamadan işaret edilen zamanlarda namaz kılmanın önemini vurgulamaktadır.

Bu âyetin bütün farz namazların vakitlerini belirlediği kanaatinde olanlar da vardır .

YÛSUF SÛRESİ

9- "Yûsuf’u öldürün veya onu (uzak) bir yere atın ki babanızın teveccühü yalnız size kalsın! Ondan sonra da (tövbe ederek) iyi kimseler olursunuz!”

Kabaran kıskançlık duyguları, kardeşlik şefkat ve merhamet duygularını o derece örtmüştü ki kardeşlerini öldürmek veya başka bir şekilde ortadan kaldırmak için karar almada tereddüt göstermediler.

Yûsuf'un abileri, onu ortadan kaldırdıktan sonra tövbe edip iyi kimseler olacaklarını ve babalarının ilgisinin sadece kendilerine kalacağını sanıyorlardı.

Nasıl olsa tevbe ederim düşüncesiyle günah işlemek şeytan aldatmacası bir düşüncedir; günahı dolayısıyla Allah'ın hükümlerini hafife almaktır.

Kabul edilen tevbe, bir daha aynı günahı işlememe konusunda kararlı olarak yapılan samimi tevbe yani nasûh tevbedir.

Tevbelerimizin nasûh olabilmesi için dua etmek önemlidir.

12-  "Yarın onu (Yûsuf'u) bizimle beraber (kıra) gönder de bol bol yesin içsin, oynasın; onu mutlaka koruruz.”

18- “Gömleğinin üstünde uydurma bir kan izi de gösterdiler. Ya‘kūb, 'Hayır! Nefsiniz sizi kötü bir iş yapmaya sürüklemiş; artık (bana düşen) güzelce sabretmektir.”

 Anlattığınız şeyler karşısında, kendisine sığınılacak olan ise ancak Allah’tır' dedi."

Hz Ya'kûb Rabbinden  ‘Güzel sabır’ dilemiş, zorlu imtihanlardan geçenler de onu örnek alarak "Fe sabrun cemil" niyazıyla teselli bulmuşlardır.

23-“Evinde bulunduğu kadın onu kendine çağırdı, kapıları sıkı sıkı kapadı ve ‘gelsene’ dedi. Yusuf: ‘Günah işlemekten Allah'a sığınırım, doğrusu senin kocan benim efendimdir; bana iyi baktı. Haksızlık yapanlar şüphesiz başarıya ulaşamazlar.’”dedi

Âyette bir bayanla bir erkeğin kapalı bir mekanda başbaşa kalmasının sakıncasına işaret vardır.

Hz Yûsuf, nefsine yenik düşüp hata yapmamak için   مَعَاذَ اللّٰه  (Allah’a sığınırım) sözüyle Allah'a sığınmış,  O'ndan yardım istemiştir.

32- “Kadın dedi ki: İşte hakkında beni kınadığınnız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, (bundan) şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!”

33- “Yûsuf, ‘Rabbim! Zindan bana bunların benden istediklerinden daha iyidir. Eğer onların bana kurdukları tuzağı boşa çıkarmazsan, korkarım ki, onlara meyleder ve cahillerden olurum!’ dedi.”

Hz Yûsuf’un hata yapmaktan korunmak için dua etmiş, Allah’tan yardım istemiştir.

Günah işleme konusunda kendisine yapılan daveti kabul etmeyen Yûsuf, iradesine hâkim olarak imtihanını başarıyla sonuçlandırmıştır.

Kur’an’ın bu kıssayı anlatmasının en önemli sebeplerinden biri Muhammed ümmetine, gençliğine, fiziksel özelliklerine, ortamın tamamen elverişli olmasına, nefsinin de arzulamasına rağmen bu arzularına karşı koyup değerlerine olan inancının gücüyle iffet ve ahlâkını koruyan bir erdemli genç insan modeli göstermektir.

( Bu metin DİB Kur'an Yolu Tefsiri'nden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

12. CÜZ DUA ÂYETLERİ

HÛD SÛRESİ

47- “...Ey Rabbim! Ben, senden hakkında bilgi sahibi olmadığım bir şeyi istemekten yine sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, kaybedenlerden olurum!”

 ...رَبِّ اِنّٖٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ لٖي بِهٖ عِلْمٌؕ وَاِلَّا تَغْفِرْ لٖي وَتَرْحَمْنٖٓي اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرٖينَ

88- "...Başarmam Allah’ın yardımına bağlıdır. Yalnız O’na dayanıyor ve O’na yöneliyorum."

"...وَمَا تَوْفٖيقٖٓي اِلَّا بِاللّٰهِؕ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُنٖيبُ