FURKAN SÛRESİ
27- “O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek: ‘Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım!’”
28- “Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim!”
29- “‘Meğer bana uyarıcı mesaj geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış!’ İşte şeytan insanı (böyle) çaresizlik içinde yapayalnız bırakır.”
Yanlış kişileri dost edinip onların yolundan gidenler, hesap gününde pişmanlık duygularıyla ellerini ısırarak haktan sapmış olmanın acısını ve elemini yaşayacaklardır.
Dünyada şeytan tabiatındaki kötü önderlerin, kendilerine uyanlara âhirette verecekleri şey sadece “yapayalnız ve yardımcısız” bırakmaktır...
45- “Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi onu elbet hareketsiz de kılardı. Sonra güneşi gölgeye yol gösterici kılmışızdır.”
46- “Sonra da onu yavaş yavaş kendimize çekmekteyiz.”
Âyet, gölge dahil olmak üzere bütün varlıkların Allah'ın mevcudiyetini ispat ettiğini, gören gözler için gölgenin dahi Allah'ın yüceliğini hatırlattığını bir kez daha hatırlatmıştır.
53- “Biri tatlı ve susuzluğu giderici, diğeri tuzlu ve acı olan iki denizi karışacak şekilde salıveren ve ikisi arasına bir engel, aşılmaz bir perde koyan O’dur.”
Bazı denizlerde tatlı su ile tuzlu suyun karışmadığı görülmekte, âyetteki ifadeyle âdeta bu iki su kütlesinin arasında “bir engel, aşılmaz bir perde” bulunmaktadır.
Bilimin bu yeni keşfinin Kur’an tarafından çok açık ifadelerle ortaya konması Kur’an’ın açık bir mûcizesi olarak değerlendirilmektedir.
63- “Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır.”
Âyette, kendilerine sözlü sataşmada bulunanlara, “selâm” diyen yani esenlik dileğiyle karşılık veren mü’minler “has kullar” olarak nitelendirilerek bizzat Allah Teâlâ tarafından övgüye mazhar olmuşlardır.
64 – “Gecelerini Rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler.”
Bu âyette, huzurunda durup ibadet ettikleri Allah’a olan saygılarını en güzel şekilde gösteren, âhiret kaygısı bulunan mü’minler övülmektedir. Ayrıca gece ibadetin önemine işaret edilmektedir.
72- “Yine anılan o iyi kullar, asılsız şeylere şahitlik etmezler; boş ve mânasız davranışlarla karşılaştıklarında onurluca çekip giderler.”
Yalancı şahitlik, İslâm’ın büyük günahlardan biri saydığı ve kesinlikle yasakladığı fenalıklardan biridir.
Âyetin ikinci kısmı, “O iyi kullar, asılsız şeylerin konuşulduğu bir yerde, yalancıların ve günahkârların meclislerinde durmazlar, bu tür kötülüklerin, tertiplerin içinde yer almazlar” şeklinde de açıklanmıştır.
73- “Kendilerine Rablerinin âyetleri hatırlatıldığında o âyetler karşısında körler ve sağırlar gibi bilinçsizce davranmazlar.”
Bir grup vardır ki bunlar, Allah’ın âyetleri kendilerine okunduğunda canla başla ona yönelirler; kulaklarını, gözlerini ve gönüllerini o âyetlere açarlar.
Böyle kullardan olabilmek için Kur’an’dan yararlanma niyeti ve azmine, içtenliğe sahip olmak; onun doğru anlaşılması için ilim yolunda çaba sarf etmek ve Kur'an'ı en güzel şekilde anlayanlardan olabilmek için dualar etmek gerekir.
Bir kesim daha vardır ki, okunanı ve okuyanı dinliyor gibi görünseler de dinlemekten uzaktırlar.
Bu duyarsız kişilerin Kur’an’ı okuyup dinlemeleri âyette körlerin ve sağırların durumuna benzetilmiştir.
74- “‘Ey Rabbimiz!, bize göz aydınlığı eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!'derler.”
Bu örnek duayla kulların takvalı, erdemli eşler ve çocuklar bahşetmesini Yüce Allah'tan istemeleri tavsiye edilmektedir.
Âyet, zikredilen ve zikredilmeyen bütün güzellikler için geçerli bir dileği içerir.
Bu dua âyeti, her müminin önüne takvâda en ileride, önde ve örnek olma şeklinde yüksek bir hedef koymaktadır.
‘Ben takva sahiplerine önder olmaya layık değilim’ diye düşünmemeli, ruhî güzellikler konusunda hedefi yüksek tutmalı ve bu hedefe ulaşmak için dualar etmelidir.
77- "De ki: “Kulluğunuz ve niyazınız olmasa Allah size ne diye değer versin!..."
Âyet, nefsânî tutkularını veya fâni varlıkları, nesneleri, makam ve mevkileri Allah’a kul olmanın üstünde tutanlara, onlara kul olanlara yönelik veciz bir şekilde uyarıda bulunmaktadır. Kişiye değer katan asıl hususun ibadet olduğu vurgulanmaktadır.
ŞUARÂ SÛRESİ
78- “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.”
79- “Beni yediren ve içirendir.”
80- “Hastalandığım zaman bana şifa verendir.”
81- “Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.”
82- “Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.”
Hz. İbrâhim, kavminin Allah’ı bırakıp da tapmış olduğu bütün tanrıların uydurma olduklarına işaret etmiş, tapılmaya lâyık olan gerçek tanrının yaratan, hidayete erdiren, hayat veren Allah Teâlâ olduğuna dikkat çekmiştir.
“Hastalandığım zaman bana şifa verendir.” sözleriyle şifayı verenin Allah olduğunu vurgulamış, hastalık anında tevekkül ve dua yolunu göstermiştir.
NEML SÛRESİ
22- “Çok geçmeden hüdhüd gelip dedi ki: ‘Ben, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Sebe’ halkından sana kesin bir bilgi getirdim.’”
Bu âyette, ilim ve hikmet sahibi olmasına rağmen Hz. Süleyman’ın bilmediği bir şeyi herhangi bir hayvanın bilebileceği hatırlatılarak insanın bilgisinin sınırlı olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca bu âyet, bilgili kimselerde bulunabilecek olan kendini beğenme duygusuna karşı insanı dikkatli olmaya çağıran bir uyarıdır.
214- “Yakın akrabanı uyar.”
215- “Sana uyan müminlere kol kanat ger.”
216- “Şayet sana karşı gelirlerse de ki: “Ben sizin yaptıklarınızdan kesinlikle uzağım.”
Allah Teâlâ bu âyetlerde Hz. Peygamber’in şahsında bütün müminlere hitap etmekte, dini tebliğ hususunda her müminin kendisine en yakın kimselerden başlamasını emretmektedir.
Özellikle din önderlerinin hakkı tebliğ konusunda başarılı olmaları için müminlere karşı alçak gönüllü, şefkatli, merhametli olmalarını istemektedir.
Yüce Allah, öncü şahsiyetlerin, karşılaşacakları düşmanca davranışlara aldırış etmemelerini ve Allah’a dayanıp güvenmelerini öğütlemektedir.
(Bu metin DİB Kur’an Yolu Tefsiri isimli eserden istifade edilerek hazırlanmıştır.)
19.CÜZ DUA ÂYETLERİ
FURKAN SÛRESİ
65- “...Ey Rabbimiz, bizi cehennem azabından uzak tut; çünkü onun azabı bitip tükenme bilmez.”
رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَࣗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًࣗ
74- “Ey Rabbimiz!”, bize göz aydınlığı eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!”
...رَبَّـنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَاماً
ŞUARÂ SÛRESİ
83- “Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.”
رَبِّ هَبْ لٖي حُكْماً وَاَلْحِقْنٖي بِالصَّالِحٖينَۙ
84- “Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle!”
وَاجْعَلْ لٖي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِرٖينَۙ.
85- “Beni, naîm cennetine girenlerden eyle!”
وَاجْعَلْنٖي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِۙ .
86- “Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.”
وَاغْفِرْ لِاَبٖٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّٖينَۙ.
87/89- “İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!”
وَلَا تُخْزِنٖي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ.
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ .
اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلٖيمٍؕ.
NEML SÛRESİ
19- “Ey Rabbim! Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!”
...رَبِّ اَوْزِعْنٖٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتٖٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَدْخِلْنٖي بِرَحْمَتِكَ فٖي عِبَادِكَ الصَّالِحٖينَ