Kur'an-ı Kerimden Bazı Mesajlar 4. Cüz

Abone Ol

4. CÜZDEN BAZI MESAJLAR / 1

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ:

92- "Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir."

Allah’ın rızâsına, cennetine lütuf ve yardımına ulaşabilmenin şartlarından biri de kişinin sevip bağlandığı nimetleri Allah yolunda harcamasıdır. Kişi ancak bu takdirde gerçek iyiliğe erer.

Âyet-i kerîme, sadakaların işe yarar, kıymetli şeylerden verilmesi gereğine işaret etmektedir.

Âyetten, insanın tiksinerek alabileceği şeyleri sadaka veya zekât olarak vermenin Allah’ın da, insanların da  hoşuna gitmeyeceği ve böyle bir harcamaya sevap verilmeyeceği anlaşılmaktadır.

Kişi sevdiği bir şeyi Allah yolunda feda edemiyorsa onun iyiliğe ve erdemliliğe (birre) ulaşması mümkün değildir.

134- "Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler..."

Bolluk, takva ehli kişileri bencilleştirip aldatmaz, darlık da onlara Allah yolunda harcamayı unutturmaz. Her iki durum da onların davranışlarını değiştirmez.

Âyetin tasvirine göre insanlardaki takvâ erdemi, olaylar karşısında öfkeyi yenme ve bağışlama konusunda onlara yardımcı olur.

Nitekim âyette geçen  "kâzımîn" ifadesi “öfkesini yenen, gücü yettiği halde, zarar gördüğü kimselere karşı intikama kalkışmayan, sabreden” anlamlarına gelmektedir.

Şahsî meselelerde öfkeyi yenmek Allah’ın emri olup beğenilen ve övülen bir davranıştır.

 135- "Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler."

Yüce Allah, takva sahibi kulların, günah işledikten hemen sonra Allah'ı hatırlayıp pişman olduklarını belirtmiş ve günah işler işlemez tövbe eden, tövbeyi bir an bile geciktirmeyen kullarını övmüştür.

Her insan günah işleyebilir fakat günahta ısrarcı olmayan, günahı alışkanlık haline getirmeyen kullar övgüye mazhar kılınmıştır.

Allah, şefkat ve merhametinin gereği olarak günahkâr bir mümini –büyük günah dahi işlese– müminlerin safından çıkarmaz.

Nitekim yaptığı hataya pişman olan, tövbe ve istiğfar eden kimseyi cennete girecek takvâ sahiplerinin safından ayırmamıştır.

180- "Allah’ın lütfundan kendilerine verdiği nimette cimrilik gösterenler, sakın bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, bilâkis bu onlar için kötüdür. Cimrilik ettikleri mal kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır..."

Cimrilik yapılan her şeyin ahirette oluşturacağı sıkıntıya âyette dikkat çekici bir üslupla işaret edilmiştir.

Cimrilik edenler güzel ve yararlı bir şey yaptıklarını sanabilirler. Oysa yaptıkları kendileri için kötülüğün ta kendisidir. Çünkü bu davranışları hem dünyada hem de âhirette onları küçük düşürecek, alçaltacaktır.

Cimrilik kişiyi ailesi, eşi-dostu ve toplum karşısında küçük düşürücü kötü bir huydur. Nitekim Hz. Peygamber insanlar hakkında düşünülebilen en kötü ve alçaltıcı huyun, “cimrilik ve korkaklık” olduğunu söylemiştir (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 22)

Allah’ın verdiği mülk emanetini kendinin sanarak onu sahibinin istediği yerde harcamamak büyük bir gaflettir.

Allah, cimriliği huy edinenleri sevmez.

191- “Onlar ayakta dururken, otururken, yatarken hep Allah’ı anarlar; göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler (ve şöyle derlerJ “Rabbimiz! Sen bunu boş yere yaratmadın, seni tenzih ve takdis ederiz. Bizi cehennem azabından koru!”

Aklıselim sahibi müminler ayakta, oturarak, yatarak kısaca bütün hallerinde derin bir saygıyla Allah’ı anar; diliyle ve kalbiyle zikir halindedir.

Emirlerine ve yasaklarına karşı geldiği takdirde O’nun vereceği cezaya çarpılmaktan korkar ve bu cezadan koruması için Allah’ın merhametine sığınır.

Resûlullah (s.a.s), geceleri Âl-i İmrân Sûresi 191-200. Ayetleri okur, sonra teheccüd namazını kılardı. (Buhari, Vitir, 992)

Özellikle gökyüzüne baktığında Âl-i İmrân  190-191. Âyetleri okurdu. (Müslim, Sivak,10)

NİSÂ SÛRESİ

9- “Geriye eli ermez, gücü yetmez çocuklar bırakmış olmaları halinde onlar hakkında endişe duyacak olanların (başkalarının yetimleri için de) kalpleri sızlasın; Allah’tan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.

Hitap, insanların vicdanlarına yöneltilmiş, “Yetimleri kendi çocuklarınız olarak düşünün” denilmek istenmiştir.

Geride bıraktığı yetimlerinin haksızlığa uğrayıp perişan olmalarına kim razı olur?

Bugün başkasına olanın yarın kendine de olabileceğini bilmeli, yeryüzünde haksızlık bulundukça ondan bir gün kendilerinin ve çocuklarının da zarar görebileceğini unutmamalıdır.

104- “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”

Hz. Peygamber (s.a.s), emr-i bi’l-ma‘rûf nehy-i ani’l-münker görevinin önemini şu şekilde belirtir:

“Allah’a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülüğe engel olursunuz ve zalimin iki elini tutup onu hakka çevirir, doğruluğa zorlarsınız veya (bunu yapmazsanız) Allah, sizin iyilerinizin kalplerini de kötülerinkine benzetir ve daha önce İsrâiloğulları’na olduğu gibi size de lânet eder”  (Ebû Dâvûd, “Melâhim”, 17)

İyiliğe teşvik etme, kötülüklerden sakındırma görevinin yerine getirilmesi, her müslümanın, toplum içindeki konumuna, maddî ve mânevî gücüne göre katılması gereken bir sorumluluktur.

(Bu metin DİB Kur’an Yolu Tefsiri’nden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

4.CÜZ/ DUA ÂYETLERİ:

ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ

147- “...Rabbimiz! Günahlarımızdan ve işimizdeki aşırılıklardan ötürü bizi bağışla, sebatımızı arttır, kâfir topluluğa karşı bize yardım et!”

...رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا فٖٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

190-“...Rabbimiz! Sen bunu (gökleri ve yeryüzünü) boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi cehennem azabından koru!”

...رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلاًۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

193- “Rabbimiz! Doğrusu biz ‘Rabbinize inanın!’ diyerek, imana çağıran bir davetçiyi işitip iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi sil ve bize iyilerin ölümünü nasip et.”

رَبَّنَٓا اِنَّـنَا سَمِعْنَا مُنَادِياً يُنَادٖي لِلْاٖيمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّاࣗ رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّـنَا مَعَ الْاَبْرَارِۚ

194- “Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığıyla bize vaad ettiklerini ver bize; kıyamet gününde bizi rezil etme. Sen asla sözünden caymazsın.”

رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِؕ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ