Bu yalnızca günümüzün problemi değildir.
Tarih boyunca dünyevileşmeye karşı bazen hafif bazen şiddetli bir mücadele devam etmiştir.
Dünya imtihanının en zor yeri burasıdır.
Uhut’da galibiyetle başlayan savaşın tersine dönmesinin sebebi de aynıdır:
“… Ne var ki, arzu ettiğinizi(zafer ve ganimeti) Allah size göstermişken,gevşekliğe kapıldınız ve emre karşı gelerek isyan ettiniz…”(Al-i İmran,152)
Kur’an -ı Kerîm bu konuyla ilgili uyarılarla doludur.
Geminin tabanındaki küçük bir çatlak bile batmasına sebep olabilir.
Hemen her gün kalbin neyi istediği kontrol edilmelidir.
Birbirimize karşı nasihat ve tavsiyeden vazgeçmemek hayati önemdedir.
Balın üzerine konup batırdığı küçük hortumuyla balı emerken,ayaklarının gömülmesi sonucu lezzetin içinde helak olan kara sineğin akıbetinden ders almak gerekir.
En çok kalbimize emek vermemiz gerekir. Kalp zikrullah ile mutmain olmazsa başka heveslerin peşinde koşar. İnsan huzursuz ve tatminsiz hale gelir.
“Kim benim zikrimden yüz çevirirse, şüphesiz ki onun için sıkıntılı bir hayat olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.”(Tâhâ,124)
Ayette geçen ve “sıkıntılı hayat” diye çevrilen kelime doyumsuzluğu; varlık içinde yoksulluğu da ifade eder.
Doymaz insan!
Yetinmez!
İnsan madde ile huzur bulmaya çalışsa da bulamaz.
Ruh Rabbini arar.
O’nunla huzur bulur.
O’nunla mutmain olur.