Sizde de oluyordur; sıcak havalarda veya ateşin başında genellikle aklımıza mahşer gelir, hesap gelir, yeniden dirilmek gelir, cennet gelir,cehennem gelir…
Gelmeli de!
Bir soru sorarız kendimize: Mahşerde ne yaparım Rabbim?
Kur’an-ı Kerîm hem kıyamet hem de sonrasıyla ilgili ne çok uyarır bizi:
“Ey insanlar Rabbinize karşı takvalı/duyarlı olun! Şüphesiz ki o son saatin sarsıntısı müthiş bir şeydir. Onu gördüğünüz gün, her emziren emzirdiğini unutur; her gebe de taşıdığını düşürür. Sarhoş olmadıkları halde insanları sarhoş görürsün. fakat Allah’ın azabı çok daha şiddetlidir.” (Hac, 1-2)
“Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız. Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir.İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. Ölüm sarhoşluğu bir hakikat olarak insana gelir de ona, "İşte bu, senin öteden beri kaçıp durduğun şeydir" denir. (İnsanlar öldükten sonra tekrar dirilmeleri için) Sûr'a üfürülecek. İşte bu, tehdidin gerçekleşeceği gündür.
Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir. (Ona) "Andolsun ki sen bundan gaflette idin. Şimdi gaflet perdeni açtık; artık bugün gözün keskindir." (denir.) Beraberindeki (melek) şöyle der: "İşte bu yanımdaki hazır." (Allah, şöyle der:) "Atın cehenneme, (Hakk'a karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!" “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!" Arkadaşı (olan şeytan) der ki: "Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi." Allah, şöyle der: "Benim huzurumda çekişmeyin. Çünkü ben bu (konudaki) uyarıyı size önceden yaptım." Benim katımda söz değiştirilmez ve ben kullara zulmedici değilim.” O gün Cehenneme, "Doldun mu?" deriz. O da, "daha var mı?" der. Cennet, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara uzak olmayacak şekilde yaklaştırılacak. Onlara şöyle denir: "İşte bu, size (dünyada) vaad edilmekte olan şeydir. O, her tövbe eden, O'nun emrini gözeten için, görmediği hâlde sırf saygıdan dolayı Rahmân'dan korkan ve O'na yönelmiş bir kalp ile gelen kimseler içindir." “Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür." “Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda daha fazlası da vardır” (Kaf Suresi, 16-35)
Sadece iki sureden ayetler aldım. O kadar çarpıcı ki ayetler âdeta insan hareket edemez hale geliyor!
Ölümü ve öleceğimizi biliyoruz; ölenlerimizi ellerimizle gömüyoruz!
Ama…
Ama unutuyoruz. Çabuk unutuyoruz, çok unutuyoruz!
Burada tekrar Kur’an- ı Kerime müracaat ediyoruz. Şöyle buyuruluyor:
“İman edenlerin kalplerinin Allah’ı anmasının ve (O’nun katından) inen gerçeğe (Kur’an’a) boyun eğmesinin zamanı gelmedi mi? Onlar (müminler), daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar! Zira üzerinden uzun zaman geçmişti de kalpleri katılaşmıştı. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmıştı.”(Hadîd,16)