Allah (c.c.) insanı en güzel şekilde yaratmış, kâinattaki her şeyi onun hizmetine sunmuştur. Yeryüzünde halife sıfatıyla var ettiği insanı aklını kullanma, düşünme, tefekkür etme ve irade hürriyeti gibi hiçbir varlığa bahşedilmeyen üstün kabiliyetlerle donatmıştır.
İbadet, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır. İnsan, sahip olduğu her şeyi kendisine bahşeden Yüce Allah’a şükran bilinciyle yaşamalıdır. İnsan, her gecenin sabahında uyanabilme kabiliyetini kendisine bahşedenin Allah olduğunu unutmamalı, ibadet ederek bu bilinci taze tutmalıdır.
Resûl-i Ekrem efendimiz geceleri uykusunu bölüp kalkar, ayakları şişinceye kadar ibadet ederdi. Bir gün Âişe annemiz ona, “Allah senin geçmişte yaptığın, gelecekte yapabileceğin bütün hatalarını bağışladığı hâlde, kendini niçin bu kadar yoruyorsun?” diye sordu. Peygamber Efendimiz ona, “Allah’a şükreden bir kul olmayayım mı?” (Müslim, Sıfâtü’l-münâfikîn, 81) diye cevap verdi.
İbadet, kulun Rabbi ile iletişim kurabilmesinin adıdır. Her şeyi yoktan var eden Yüce Yaratıcı’ya muhtaç olan insanın, aracısız, vasıtasız bir şekilde hâlini O’na ifade edebilmesi ne güzeldir.