Öyle ki kendisinden başkasının hukukuna saygı göstermeyen, eyleminde ve söyleminde sınır tanımayan, doğruluğuna dair bilgisi bulunmayan konuların üstünde alabildiğine tepinen, tanımadığı insanların gıyabında çekinmeden ahkâm kesebilen, yalanı yaymayı marifet gören, kendi düşüncesinden olmayanlara alenen hakaret edip onları aşağılayan, sadece kendi davranışını hak ve meşru kabul eden insanlar topluluğu…
Böylesine acımasız bir çarkın güçlü dişlilerinden kendini kurtarabilen, aklını hakikat ışığından kaçırmayan, fıtrata aksi istikamette kürek çekmekte ısrar etmeyen ve vicdanının sesine kulak vermeyi başarabilen nicelerinin, Hz. Peygamberin (sas) vahiyle bezenmiş rahle-i tedrisatından istifade ettiği ve O’nun öğretileriyle adeta yeniden hayat bulduğu hakikati, tarih sayfalarından tüm insanlığa paha biçilemez bir miras.
Doğruluktan ve sadakatten ödün vermemesiyle nam salmış, Efendimize (sas) atfen “O söylüyorsa doğrudur” diyerek teslimiyetin simgesi olmuş, bu suretle de tüm insanlığa ve çağlara doğru olmayı ve doğruluğa teslim olmayı salık veren Hz. Ebubekir (ra), hem O’nunla yeniden hayat bulanlardan hem de sonsuza dek tüm toplum ve fertlere ab-ı hayat olanlardan.
İnsanlık ilk var olduğu andan itibaren hemen her dönemde her kesin/her kesimin ihtiyaç duyduğu ‘Adalet’ ikamesinden taviz vermemesiyle şöhret bulmuş, ayrıca “Adalet Mülkün/Düzenin/Devletin Temelidir” vecizesiyle tüm hukuk sistemlerine kaynak olmuş Hz. Ömer de (ra), yine Hz. Muhammed (sas) ile yeniden hayat bulanlardan.
İnsanı insan yapan ve özel kılan en önemli hususiyetlerden ‘haya’ ile bezenmiş hayatı taraflı tarafsız herkesin övgüsünü ve takdirini almış olan, ‘haya timsali’ denildiğinde herkesçe ilk akla gelen, Peygamber Efendimizin (sas) hakkında “Kendisinden meleklerin bile haya ettiği bir kimseden ben haya etmeyeyim mi?” buyurduğu Hz. Osman’ın (ra), hayatının da hayasının da kaynağı Hz. Muhammed (sas).
Okumayı, bilgi edinmeyi, öğrenmeyi, öğretmeyi her fırsatta öven ve tavsiye eden, ilmi her şeyin temeli ve esası, bilmeyi/ilim sahibi olmayı üstünlük için ölçüt kabul eden İslam’ın Peygamberi Hz. Muhammed’in (sas) mektebinde yetişmiş ve O’nun “ilim şehrinin kapısı” methine mazhar olmuş Hz. Ali de (ra), hayatını çocukluk çağından itibaren Hz. Muhammed ile inşa edenlerden.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sas) örnekliğinde ve O’nun ahlakıyla yetişen İslam’ın dört halifesinin öne çıkan dört özelliği “doğruluk”, “adalet”, “haya” ve “bilgi”nin gerek ferdi gerekse toplumsal şahsiyetin inşasında asli unsurlar olduğu hemen herkesçe kabul ve ikrar edilen bir gerçeklik. Bununla birlikte Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) cömertlik, diğerkâmlık, mertlik, saygılı olmak, sevgi göstermek, dürüstlük, komşuluk hukukuna riayet ile beşerin ve beşerî toplumların ihtiyaç duyduğu diğer fıtrî davranış biçimlerinin tatbik edilmesi yönündeki tavsiyeleri ve bu noktadaki tavizsiz duruşuyla, nice abidevi şahsiyetleri insanlık tarihine kazandırdığı bir diğer hakikat. Hz. Aişe, Hz. Hamza, Hz. Fatıma, Hz. Musap, Hz. Bilal, Hz. Enes gibi binlerce isim O’nun önderliğinde ve inşasıyla hayat bulmuş, kendilerinden sonraki nesillerin ve toplumların inşasında da örnek ve öncü olmuşlardır.
Fıtrat ile uyumlu öğretilerle fertlere hayat veren sevgili Peygamberimiz (sas) tarafından; empatiden yoksun, yalan ve iftiranın adet edinildiği, menfaat temini için başkasına zulmetmekten çekinilmeyen, fikir özgürlüğüne geçit verilmeyen, ayrıca fıtrata aykırı nice davranışların egemen olduğu bir toplum, vahyin öncülüğünde ve aklın ışığında yeniden inşa edilmiş; cahiliye dönemi, asr-ı saadete dönüşmüştür.
İçinde bulunduğumuz çağda da; içerikleriyle cahiliye dönemini andıran sosyal medya girdabında boğulmak üzere olan, dedikodu ve yalan kültürünün esareti tehlikesiyle karşı karşıya kalan fertlerin, 8 yaşındaki Narin’i acımasızca toprağa gömen, 2 yaşındaki Sıla’yı hayasızca istismar eden zihniyetin, bu olumsuzluklarla da büyük bir girdabın içinde bulunduğu değerlendirilen bireyler ile toplum şahsiyetinin yeniden inşası için Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sas) öğretilerinin tekrar hayat bulmasına ihtiyaç olduğu çok açık. Aksi takdirde vahşice toprağa gömülen Narin’e “hangi suçtan dolayı katledildiğinin sorulacağı gün”, verilecek tüm cevaplar hükümsüz kalacaktır.