a) Peygamberler ve Peygambere Olan İhtiyaç
İmanın altı esasından birisi de peygamberlere inanmaktır.
Peygamber, Farsça bir kelime olup, “haber götüren” demektir. Dindeki manası ise Allah’ın insanlara doğru yolu göstermek üzere görevlendirdiği seçkin insandır. Peygamber, Allah’ın kendisine vahyettiğini insanlara duyurur, Allah ile kulları arasında elçilik yapar.
Peygamberlerin bir kısmına kitap indirilmiştir. Onlara “resul” denir. Çoğulu “rusül”dür. Bir kısmına da kitap indirilmemiştir. Bunlar, kendilerinden önceki peygamberlere inen kitaplarla amel eder ve o kitapları tebliğ ederler. Bunlara da “nebi” denir. Çoğulu “enbiya”dır. Bu tarife göre, kendisine kitap indirilen resule nebi de denir. Fakat bir başka peygambere indirilen kitap ile amel eden ve o kitabı tebliğ eden nebiye resul denmez. Başka bir ifade ile her resul, aynı zamanda nebidir. Fakat her nebi, resul değildir.
İnsanların peygamberlere ihtiyacı vardır. Çünkü insan, aklıyla her şeyi bilemez. Bizi ve kâinatı yaratan Allah Teala’yı aklımız ile bulabilirsek de, O’na nasıl ibadet edeceğimizi, O’nun emirlerinin ve yasaklarının neler olduğunu bilmemiz mümkün değildir. Bunları bize bildiren, peygamberlerdir. Bunun içindir ki Allah, kendilerine peygamber göndermediği, emir ve yasaklarını peygamberlerle bildirmediği kimselere azap etmeyeceğini Kur’an-ı Kerim’de haber vermiştir.43
b) Peygamberlerin Görevleri ve Sıfatları
Peygamberler, Allah ile kulları arasında elçilik yaptıklarına göre görevleri, Allah’ı tanıtmak, O’na nasıl ibadet edileceğini bildirmek, Allah’ın emir ve yasaklarını duyurmaktır. Bunun için gönderilmişlerdir. Bütün peygamberler bu görevlerini eksiksiz olarak yerine getirmişlerdir.
Peygamberler bizim gibi insanlardır. Ancak, Allah’ın seçkin kulları oldukları için birtakım sıfatları vardır. Bu sıfatlar, vacib ve caiz olmak üzere ikiye ayrılır.
c) Peygamberlerde Bulunması Vacib Olan Sıfatlar
1. Sıdk: “Doğruluk” demektir. Peygamberler doğru ve dürüst insanlardır. Kesin olarak yalan söylemez, hile ve haksızlık yapmazlar. Din adına ne söylemişlerse hepsi Allah’tandır ve hepsi de doğrudur. “Oldu” dedikleri şey olmuş, “Olacak” dedikleri ise olacaktır.
Peygamberler, sadece peygamber olduktan sonra değil, peygamber olmadan önce de yalan söylememişler ve kimseyi aldatmamışlardır.
2. Emanet: Güvenilir olmaktır. Peygamberler her yönden güvenilir insanlardır. Aldıkları görevleri gereği gibi yapmış, kendilerine emanet edileni istenildiği gibi korumuş, hıyanette bulunmamışlardır.
3. Tebliğ: “Duyurmak” demektir. Peygamberler Allah tarafından kendilerine vahyedilmiş olan her şeyi eksiksiz olarak insanlara duyurmuşlardır. Esasen bu, onların peygamberlik görevidir.
4. Fetanet: Akıllı ve zeki olmaktır. Peygamberler en akıllı ve en anlayışlı insanlardır. Çünkü akıllı olmasalar görevlerini yapamazlar.
5. İsmet: “Günahtan korunmuş olmak” demektir. Peygamberler örnek oldukları için Allah onları günah işlemekten korumuştur. Bu sıfat, Peygamberlerden başkasında bulunmaz, yani peygamberlerden başkası masum değildir.
Peygamberler hakkında vacib olan yani onlarda bulunması gerekli bu beş sıfat, aynı zamanda onların kibir, hased, riya ve benzeri kötü huylardan da arınmış olmalarını gerektirir.
Peygamberler hakkında caiz olan sıfatlara gelince, bunlar, aynı zamanda diğer insanlarda da bulunan sıfatlardır.
Peygamberler de insan oldukları için bizim gibi yer, içer, uyur, yorulur ve tabii ihtiyaçlarıyla meşgul olurlar. Ömürleri sona erince de ölürler. Nitekim ölmüşlerdir.
d) Kur’an-ı Kerim’de İsmi Geçen Peygamberler
İlk Peygamber Âdem (as.) ile son peygamber Muhammed (sas) arasında pek çok peygamber gelmiş ve geçmiştir. Bunların kesin sayılarını ancak Allah bilir. Çünkü Kur’an’da bir kısım peygamberlerin ismi bildirilmiş, ismi bildirilmeyen daha pek çok peygamberin olduğu ifade edilmiştir. Biz, Allah’ın gönderdiği bütün peygamberlere inanır, sayılarını Allah’a bırakırız.
Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberler 25 tane olup şunlardır:
Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, Şuayb, İbrahim, Lut, İshak, İsmail, Yakub, Yusuf, Musa, Harun, Davud, Süleyman, Eyyüb, Zülkifl, İlyas, Elyesa, Zekeriya, Yunus, Yahya, İsa ve Muhammed’dir (as.).
Bunlardan başka Kur’an’da Zulkarneyn, Lokman ve Üzeyir’in de isimleri geçmektedir. Fakat bunların peygamber oldukları ihtilaflıdır. Bazılarına göre bunlar da peygamber, bazılarına göre ise peygamber değil, velidirler. Bunların peygamber oldukları kabul edilirse, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen peygamberlerin sayısı 28 olmuş olur.
e) Peygamberlerin Tebliğ Ettikleri Dinlerde Aynı Olan Esaslar
Hz. Âdem’den itibaren son peygamber Hz. Muhammed’e (sas.) gelinceye kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri din Tevhid dinidir. Tevhid dininde birtakım esaslar vardır ki bunlar hiçbir peygamberde değişmemiştir. Bunlar, yukarda geçen imanın 6 esasıdır.
Bütün peygamberlerin tebliğ ettikleri dinlerin ruhu ve gayesi, dini korumak, nefsi korumak, aklı korumak, nesli korumak ve malı korumaktır.
Ancak hedef ve gaye bu beş esası korumak olmakla beraber, ibadetlerin şekilleriyle, helal ve haram ile ilgili bazı hükümler bütün peygamberlerde aynı olmayıp, insanlığın gelişmesine ve zamanın ihtiyaçlarına uygun olarak değişmiştir.
f) Mucize ve Keramet
Peygamberleri Allah tayin eder, insan çalışmakla peygamber olamaz. Allah, insanlar arasından seçerek gönderdiği peygamberleri, peygamber olduklarını ispat için mucize ile teyit etmiştir.
Mucize: Peygamber olarak görevlendirildiğini söyleyen kimsenin bu sözünde doğru olduğunu ispat etmek için Allah’ın kudretiyle göstermiş olduğu olağanüstü olaydır.
Mucize, “bir peygamberin peygamberliğinin şahidi” demektir.
Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber mucize gösteremez.
Tabiat kanunlarına aykırı olarak meydana gelen her olay mucize değildir. Tarifinden de anlaşılacağı üzere, olayı gösteren kimse peygamber olduğunu söyler ve kendisinden istenilenin de aynısını gösterirse, mucize olur.
Şayet, bu olağanüstü olayı gösteren kimse peygamber olduğunu söylemiyorsa buna keramet denir. Velinin kerameti, tabi olduğu peygamber için bir mucize demektir. Böyle bir olayın, inanmayan kimselerden meydana gelmesi de mümkündür. Buna da “İstidrac” denir.
Her peygamber, kendisinden istenilen mucizeyi göstermiştir. Bizim peygamberimizin de gösterdiği mucizeler vardır.
g) Peygamberimizin Mucizeleri
Peygamberimizin en büyük mucizesi hiç şüphe yok ki Kur’an-ı Kerim’dir.
Her peygamber, mucize olarak zamanında en ileri dereceye ulaşmış olan şeyin daha mükemmelini göstermiştir. Peygamberimizin yaşadığı asırda ise Arap Yarımadasında ün yapan şey, edebiyat ve şiir idi. Güzel konuşmak ve şiir yazmak, Araplar arasında çok yaygın idi. Beğenilen yazılar ödüllendirilmek üzere Kâbe’nin duvarına asılıyordu. İşte böyle bir zamanda, hiç kimseden ders almayan, hatta okuma yazma bilmeyen peygamberimizin mübarek ağzından Kur’an ayetleri dökülüyordu. Ondaki düzgün cümleler ve ifade üstünlüğü onu duyan şair ve edipleri hayrete düşürüyordu. Kur’an için “Sihirdir”, “şiirdir” diyenler oldu ise de Kur’an onlara meydan okudu: “En küçük bir suresine benzer getirin dedi”, getiremediler. Çünkü Kur’an, insan sözü değil, Allah kelamıdır.
Peygamberimizin Kur’an-ı Kerim’den başka mucizeleri de vardır. Bunlardan birisi, ayın ikiye bölünmesi mucizesidir. Bu şöyle olmuştur: Mekkeliler, peygamberimizden, kendilerine bir mucize göstermesini, ayın ikiye bölünmesini istediler. Peygamberimiz de onlara istedikleri bu mucizeyi göstermiş, herkes ayın ikiye bölündüğünü görmüştür.44
Peygamberimizin mucizelerinden bir diğeri de, kendisine takdim edilen kızartılmış koyun etinin zehirli olduğunu haber vermiş olmasıdır. Olay şöyle olmuştur:
Medine-i Münevvere’nin yakınında bulunan Hayber fethedilince, Hayber halkından bir Yahudi kadını bir koyun kızartmış ve zehir katarak peygamberimize getirmişti. Peygamberimiz arkadaşlarına, “Etten yemeyiniz” buyurdu. Daha sonra da eti pişiren kadını getirterek sordu:
—Bu koyunu zehirlemişsin. Kadın:
—Sana kim haber verdi. Peygamberimiz:
—Şu elimdeki et parçası haber verdi, buyurdu. Kadın:
—Evet, zehirledim, dedi. Peygamberimiz:
—Niçin zehirledin, buyurdu. Kadın:
—Düşündüm ki gerçekten peygamber ise ona zarar vermez, değilse ölür, biz de kurtuluruz, dedi.45
Peygamberimizin geçmiş ve geleceğe ait olayları haber vermesi de onun mucizelerindendir. Nitekim Bedir savaşından önce bu savaşta pek çok kimsenin öldürüleceğini isimleri ve yerleriyle birlikte önceden haber vermiş ve haber aynen çıkmıştır.46
h) Peygamberimizin Özellikleri
Bütün peygamberler, peygamber olmak itibariyle aralarında bir fark yoktur. Aralarında ayırım yapmadan hepsinin peygamberliğine inanır ve hepsinin de Allah tarafından gönderilmiş olduklarını gönülden tasdik ederiz. Ancak, Allah’ın kendilerine verdiği bazı özellikler sebebiyle aralarında üstünlük söz konusudur. İşte bizim peygamberimiz bazı özellikleri sebebiyle diğer peygamberlerden üstündür.
Bu özellikler şunlardır:
1. Peygamberimiz, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.
Diğer peygamberler bir millete, bir kabileye gönderilmişken bizim peygamberimiz tüm insanlara peygamber, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bazılarının sandıkları gibi o, yalnız Arapların değil, bütün insanların peygamberidir.
2. Peygamberimizin getirdiği din, son dindir.
Peygamberimizin tebliğ ettiği İslam dini, en son ve en mükemmel dindir. Bundan sonra başka bir din gönderilmeyecek ve bu din hiçbir değişikliğe uğramadan yaşayacaktır.
3. Peygamberimiz son Peygamberdir.
Peygamberimiz, peygamberlerin sonuncusudur. Ondan sonra başka peygamber gönderilmeyecektir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:
مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَآ اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّٖنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلٖيمًا
“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi hakkıyla bilir.”47
Peygamberimizin vefatından sonra bazı kimseler Peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmışlarsa da bunlar tarihe “Yalancı Peygamberler” diye geçmişlerdir. “Müseylemetü’l-Kezzâb = Yalancı Müseyleme” bunlardan biridir.
4. Peygamberimiz, ümmeti en çok olan peygamberdir.
Peygamberler içerisinde ümmeti en çok olan peygamber, bizim peygamberimizdir. Bunlar ve daha birçok özellikleri sebebiyledir ki peygamberimiz, peygamberlerin en üstünü olmuştur.
KAYNAKÇA:
43. 17/İsrâ, 15.
44. Buhârî, “Menakıb”, 36.
45. Buhârî, “Bâbu’l-cizye ve’l-muvâdaa”, 7.
46. Zâdu’l-Meâd, II, 96.
47. 33/Ahzab, 40.