Rahmet ve Hikmet Yüklü Bir Yolculuk: Miraç
Mekkeli müşriklerin sınır tanımaz işkence ve eziyetleriyle kararttığı o günlerde Allah Resûlü, amcası Ebû Tâlib’i kaybetmiş, bunun üstüne biricik eşi Hz. Hatice’nin acısı da eklenmişti. Artık kimsesiz ve himayesizdi. Bir çıkış yolu aramak ve İslam’ı tebliğ etmek için Tâif’e gitmişti. Ancak orada da hakaretlere uğramış, taşlanmış ve mübarek ayakları kan revan içerisinde kalmıştı. Teselliye en çok muhtaç olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hak, elçisini himaye ederek, “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsrâ, 17/1) ayetinde buyurduğu üzere ona İsra ve Miraç mucizelerini bahşetti. Rahmet ve hikmet dolu bu yolculuktan Peygamber Efendimiz üç hediyeyle döndü: gözümün nuru dediği beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri ve ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların büyük günahlarının affolunacağı müjdesi.
MİRAC KANDİLİ
Kazım Karabekir’in vefatı (1948)
Karlofça Barış Antlaşması imzalandı. (1699)