Ru'yet-i hilal ne demektir?
Hilalin görülmesi anlamına gelen ru'yet-i hilal, dinî bir kavram olarak, kameri ayların tespitinde ayın gözetlenmesi ve görülmesi anlamına gelmektedir. Namaz vakitlerinin belirlenmesinde güneşin hareketleri; oruç, hac, zekat, fıtır sadakası, kurban gibi ibadetlerle bayram günlerinin tespitinde ise ayın hareketleri esas alınmaktadır.
Bu ibadetlerin zamanlarının doğru olarak belirlenmesi, kameri aybaşlarını, özellikle Ramazan, Şevval ve Zilhicce aylarının ilk günlerinin doğru tespitine bağlıdır. Kameri ayların tespitinde hilalin gözlenmesi önemlidir. Ancak günümüzde, atmosfer olayları ve gezegenlerin durumları çok ince bir şekilde hesaplanabildiğinden, ayların başlangıcı tam olarak tespit edilebilmektedir. Dinin özüne uygun olan da budur. Zira Yüce Allah Yûnus suresi 5.ayette; "... yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için aya konak yerleri düzenleyen O'dur." buyurmak suretiyle ayların hesapla tespit edilebileceğine işaret etmiştir.
Ramazan ne demektir?
Kur’an-ı Kerîm’in nazil olmaya başlamasıyla şereflenmiş, oruç ibadetinin yerine getirildiği dokuzuncu kamerî aydır Ramazan. Genellikle ay manasındaki “şehr” kelimesine izâfe edilip "şehru ramazân" şeklinde kullanılır. Ramazan kelimesinde; temizlik, yanmak ve keskinlik anlamları vardır. Ramazan ayında oruç ve diğer ibadetlerle Allah’a yönelen müminler, günahlarından temizlenir, arınır, bilinçlenir, iman ve ahlak bakımından keskinleşir, kuvvetlenir. Kur’ân-ı Kerîm’de adı geçen ve değerine vurgu yapılan yegâne ay ramazan ayıdır. Orucun farz kılındığını bildiren ayetlerin ardından ramazanın insanlara doğru yolu gösteren ve hakkı bâtıldan ayıran Kur’an’ın indirildiği ay olduğu belirtilmiş ve bu aya ulaşanların oruç tutması emredilmiştir.
Oruç ne demektir?
İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yemek, içmek ve cinsî münasebetten uzak durmak demektir oruç. İslâmiyet’te başka oruç çeşitleri de bulunmakla birlikte belirli şartlar çerçevesinde her Müslüman için zorunlu bir ibadet niteliğinde olanı hicretin 2. yılı Şaban ayında farz kılınan ramazan orucudur. Kur’ân’da önceki toplumlara da orucun farz kılındığına dikkat çekilmiş, oruç yasaklarına uymanın Allah tarafından çizilen sınırlara riayet anlamına geldiği ifade edilmiştir.
Terâvih namazı
Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamındaki tervîha kelimesinin çoğulu olan terâvîh, ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan nafile namazı ifade eder. Namazın her dört rekatinin sonunda bir miktar oturulup dinlenmek müstehap olup buna tervîha denilmiş, sonra bu kelimenin çoğulu olan terâvih kılınan bu namaza isim olmuştur. Zaman içinde, her bir tervîhayı oturup dinlenmek yerine zikir ve salavat gibi nâfile ibadetlerle değerlendirme veya ara vermeden namaza devam etme şeklinde uygulamalar ortaya çıkmıştır.Teravih namazının vakti yatsı namazının arkasından fecre kadar geçen süredir; vitirden sonra kılınması câiz olmakla birlikte uygulamada vitirden önce kılınmaktadır.Teravih namazının eda edilmesi için ezan okunmaz ve kāmet getirilmez; kılamayan kişinin kazâ etmesi gerekmez. Nafile namazların münferid olarak kılınması daha faziletli olduğu halde, terâvih namazının cemaatle kılınması erkek ve kadın her Müslüman için sünnettir.
Hatim ne demektir?
Hatm ve hıtâm sözlükte “örtmek, mühürlemek, bir şeyi tamamlayıp sonuna ulaşmak” gibi mânalara gelir. Kur’ân-ı Kerîm’i başından sonuna kadar yüzünden veya ezbere okuyarak bitirmeye, ayrıca Ṣaḥîḥ-i Buḫârî başta olmak üzere tanınmış hadis kitaplarını okuyup sona erdirmeye hatim (hatim indirmek, hatmetmek) denilmiştir.
Peygamberimiz ile Cebrâil’in, her yılın ramazan ayında o zamana kadar nâzil olan âyet ve sûreleri birbirlerine okuyarak mukabele ettikleri ve bir anlamda hatim indirdikleri bilinmektedir (Buhârî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 7; bk. ARZA). Müslümanlar da ramazan ayında genellikle camilerde ve bazı evlerde Kur’an okutup dinlemek suretiyle hatim indirmeyi âdet haline getirmişlerdir (bk. MUKABELE). Hatim indirmenin belli bir zamanı ve süresi yoktur.
Arza ne demektir?
Arz, arza ve aynı kökten gelen mu‘âraza sözlükte “okumak, ezberden okumak, göstermek, kitapları karşılaştırmak” gibi mânalara gelir
Her yıl ramazan ayında, o zamana kadar nâzil olan âyet ve sûreleri Cebrâil’in Hz. Peygamber’e, onun da Cebrâil’e okuması mânasına bir terime, arza denir. Resûl-i Ekrem (sas)’in vefatından önceki son ramazanda mukabele iki defa gerçekleşmiştir. Arza-i ahîre diye anılagelen bu son karşılaştırma Kureyş lehçesiyle yapıldığı için o günden itibaren Kur’an bu lehçe ile okunmuştur.
Mukābele ne demektir?
Sözlükte “iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak” anlamına gelen mukābele, üç aylarda ve bilhassa ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hafızlar tarafından okunan Kur’an’ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğinin adıdır. Bu gelenek, Cebrâil (as)’in ramazan aylarında her gece Hz. Peygamber (sas)’e gelerek o ana kadar nâzil olan ayet ve sureleri karşılıklı okuyup kontrol etmelerine dayanır. Kur’an’ın ramazan ayında nâzil olmaya başlaması, bu ayda yapılan amellerin diğer zamanlara göre daha faziletli kabul edilmesi de geleneğin yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Mukabele okuyan kişinin hafız da olsa mushafa bakarak okuması daha faziletli görülmüş, dinleyenlerin rahat takip edebilmeleri açısından mukabelenin orta bir hızla tertîl üzere okunması tavsiye edilmiştir.
Sahur ne demektir?
Oruç tutacak kişilerin oruca hazırlık olmak üzere imsak vaktinden önce gece yedikleri yemeğe sahur denir. İftarda acele etmek, sahuru geciktirmek sünnet olduğu gibi, sahur vakti, duaların makbul olduğu vakitlerden biridir. Nitekim Hz. Peygamber, "Sahur yiyiniz; çünkü sahurda bereket vardır." buyurarak sahur yemeğini teşvik etmiştir. Ayrıca sahurun tamamen terk edilmeyip bir yudum su ile bile olsa yerine getirilmesini tavsiye etmiş, sahura kalkanların Allah’ın rahmetine ve meleklerin duasına mazhar olacağını belirtmiş, sahur yemeğini “mübarek gıda” olarak nitelemiştir.
İftar ne demek?
"Oruç açma, oruçluya orucunu açtırma, oruç bozma, oruç tutmama, oruca aykırı bir davranışta bulunma" anlamlarına gelen iftar kelimesi, yaygın olarak, oruçlu kimsenin vakti gelince usulüne uygun biçimde orucunu açması için kullanılmaktadır.
İftar duası
Resûl-i Ekrem (sas), oruçlunun iftar anında yapacağı duanın geri çevrilmeyeceğini müjdelemiş ve kendisi de, "Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttuk, Senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü Sen her şeyi işiten ve bilensin" şeklinde dua etmişlerdir.
İmsak ne demektir?
Sözlükte “bir şeyi tutmak, sımsıkı sarılmak, alıkoymak; bir şeyden el çekmek, kendini tutmak” gibi manalara gelen imsâk, terim olarak “ikinci fecrin doğuşundan güneşin batışına kadar yeme, içme ve cinsî münasebetten nefsi alıkoymak, orucu bozan diğer şeylerden uzak durmak, el çekmek” demektir. İftarın zıttı olan imsâk, İslâm'ın temel esaslarından biri olan orucun, tek rüknüdür.
İmsakiye ne anlama gelmektedir?
Ramazanda imsak vaktini ve namaz vakitlerini gösteren çizelgeye imsakiye denir.
Fecir ne demektir?
Arapçada "yarmak, bir şeyi ikiye ayırmak, fışkırmak, suya yol vermek, açığa çıkmak" gibi anlamlarına gelen fecir, isim olarak güneşin doğmasından önce beliren tan yeri ağarmasını ifade eder. Türkçede "şafak sökmesi, gün ağarması, sabahın alaca karanlığı” denilen bu olay, gece ile gündüzün birbirinden ayrıldığı vakittir. Fecir vakti fıkıhta, özellikle sabah namazının vaktinin girdiğini veya sahur vaktinin bitip oruç tutma zamanının başladığını bildirmesi açısından önem taşıdığından dinî literatürde bu vaktin tanım ve belirlenmesinin ayrı bir dikkatle ele alındığı görülür. Fecir vaktinin namaz ve oruçla ilgili mükellefiyetleri belirleyecek tarzda tespiti Hz. Peygamber’in söz ve uygulamalarına dayanır. İslâm hukukçuları hadislerdeki ifadelerden hareketle fecri “fecr-i kâzib, fecr-i sâdık” veya “birinci fecir, ikinci fecir” şeklinde ikiye ayırarak açıklamıştır. Yalancı fecr olarak da bilinen fecr-i kâzip, sabaha karşı doğuda ufuktan göğe doğru dikey olarak yükselen aydınlık için kullanılır. Bu geçici aydınlıktan sonra yine kısa bir süre karanlık basar. Ardından da güneş ışığının belirtilerinin görünmeye başladığı,ufukta yatay olarak boydan boya uzanan, giderek genişleyip yayılan aydınlık başlar. Bu ise fecr-i sâdık yani gerçek fecirdir. Sabah namazının vaktinin girmesi, sahurun sona erip orucun başlaması gibi dinî hükümlerde esas alınan bu ikinci fecirdir.
Mahya ne demektir?
"Aya mahsus" anlamındaki Osmanlıca "mâhiyye" kelimesinin günümüz Türkçesindeki şekli olan mahya, özellikle ramazan aylarında birden fazla minareli camilerin iki minaresi arasına kurulan ışıklı yazı veya resim panosuna verilen addır. Kelimenin bu anlamı kazanmasında, Hz. Peygamber’e salâtü selâm getirilen zikir meclisi manasındaki Arapça mahyâ kelimesi de etkili olmuştur. Çünkü kelimeler arasındaki ses benzerliği yanında “leyletü’l-mahyâ” denilen mübarek gecelerde zikir meclisi kurulan camiler alışılmışın üstünde kandillerle donatılmış, hatta mahya tekniğine benzer usullerle süslenmiştir.
Mübarek gün ve gecelerde halkın ibadeti için gece boyu açık kalan camilerin kandillerle donatılması geleneği İslâmiyet’in ilk asırlarına kadar uzanmakla beraber, Mescid-i Harâm’ın 455 kandilinin olduğu, bunlardan daha çok ışık veren bazılarının sadece ramazan ayı ile hac mevsiminde yakıldığı,bu kandillerin direkler arasına gerilmiş iplere bakır çengellerle asıldığı ve bu sayede Mescid-i Harâm’ın istenilen yerine taşınabildiği bilinmektedir. Bu uygulamalar, bir Osmanlı icadı olan minareler arasına ipler ve kandillerle mahya kurma geleneğine ilham vermiş ve hem ramazan ayında hem de mübarek gecelerde kandil yakma adet olmuştur. Böylelikle Osmanlı döneminde babadan oğla geçen bir sanat dalı haline gelen mahya, Türklere ait bir kültür olarak resmiyet kazanmıştır. O dönemde belirli bir düzenekle ve oldukça zahmetle hazırlanan mahyalar, iplere asılan kandillerin zeytinyağı kullanılarak aydınlatılması ile yapılır, kandillerde kullanılan zeytinyağı her akşam tazelenirdi. Günümüzde elektrik ampulleriyle yapılan mahyalar, Ramazan başlangıcında ‘Hoş Geldin Ya Şehr-i Ramazan ‘, ‘On Bir Ayın Sultanı’, 'Oruç Tut, Sıhhat Bul', ramazan sonlarına doğru ise ‘La İlahe İllallah’, ‘Elveda Ya Şehr-i Ramazan’ gibi yazılarla süslenmektedir.
Kısaca belirtmek gerekirse mahya demek Ramazan demektir aslında. Çünkü mahya sanatı daha çok Ramazan ayında gösterir kendisini…
Diş Kirası ne demektir?
Osmanlı döneminin ramazan kültürüne ait bir tabir olan "diş kirası" tabiri, ramazanlarda iftara gidilen saray ve konaklarda misafirlere verilen hediyeler için kullanılmıştır.
Zimem defteri ne demektir?
Zimmet kelimesinin çoğul şekli olan zimem, borçlar demek olup, eskiden veresiye defterine verilen isimdir. Günümüzde olduğu gibi Osmanlılar döneminde de özellikle ramazan ayında sadece zenginler değil, orta halli kimseler de fukaraya, yetime, dula elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdı. Bu yardımlar riyadan uzak durmak adına, göze batmayacak ve alanın gururunu incitmeyecek şekilde verilirdi. Gizli verilen nafile sadakanın, açıktan verilen nafile sadakadan yetmiş kat daha sevap olduğunu bilen Müslümanlar, yardımlarını mümkün olduğunca gizliden yapmaya gayret ederdi.
Mübarek ramazan günlerinde pek çok zengin, tebdil-i kıyafet ile hiç tanımadıkları mıntıkalara gidip bakkal, manav dükkânlarına girer, tenha zamanda onlardan zimem defterini yani veresiye defterini çıkarmalarını istermiş. Ardından baştan, sondan ve ortadan rastgele sahifelerin hesabını toplatıp, miktarını öder, bazen de defterdeki tüm borçları kapatır ve "Bu borçları silin! Allah kabul etsin!" deyip, kendilerini tanıtmadan çeker gidermiş.
Sadaka ne demektir?
Sözlükte “(haber) gerçek olmak; doğruluk” gibi anlamlara gelen sıdk kökünden türeyen sadaka kelimesi (çoğulu sadakāt), Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya dinen zorunlu maddî yardımları, bu çerçevede verilen para ve eşyayı ifade eder. Kelime Türkçe’de daha çok dilencilere yapılan küçük para yardımını belirtmek üzere kullanılır. Sadaka vermeye tasadduk denilir.
Sadaka-i fıtır ne demektir?
Sadaka-i fıtır, Ramazan ayının sonunda gücü yeten müslümanın belirli kimselere vermekle yükümlü olduğu yardım türüdür. Fıtr kelimesi oruca son vermeyi, orucu açmayı ifade eder. Bundan dolayı ramazan bayramına îdü’l-fıtr denildiği gibi ramazan ayını yaşamanın, onun mükâfat ve bereketinden faydalanmanın bir şükran belirtisi olarak verilen sadakaya da sadaka-i fıtr veya zekâtü’l-fitr denilir. Bu tamlama kısaltılmış olarak Türkçede fitre şeklinde kullanılmaktadır. Dinen zengin olarak Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın vermesi vacip olan bu sadakanın vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha iyidir. Ancak bayram günü veya daha sonra da verilebilir.
Sadaka taşı ne demektir?
Osmanlı toplumunda, derdini kimselere açamayan ihtiyaç sahiplerinin, bîçârelerin, dulların, yetimlerin izzet ve haysiyetlerini korumak için büyük bir dikkat, nezaket ve gayret gösterilmiştir. Bu yüzden verenin de alanın da görülmeyeceği bir şekilde sadaka taşları dikilmiştir. Zengin riyadan çekinip sadakasını buraya koyar, fakir de dilenmekten çekindiği için gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alır gerisini başka fakirlere bırakırdı. Gizliden verilen her sadakanın ahirette günahlarını örteceğini bilen halk, sadakalarını bu yolla verir, fakir fukaranın izzetini kırmaktan imtina ederlerdi. Yardım yapan ile alanın birbirini görmediği, tanımadığı, alanın mahcubiyetten, verenin ise riya ve gösterişten uzak olduğu bu yöntem sayesinde yalnız ramazanda değil her zaman ihtiyaç sahiplerine yardım yapılmış olur ve İslamiyet'in beş temel direğinden biri olan zekat müessesesi, hiçbir maddi müeyyide olmaksızın Müslümanların kalplerindeki sarsılmaz inançla tıkır tıkır işlerdi. Ahlak normlarını sadece İslam'dan aldığının bir göstergesi olan sadaka taşları, Osmanlının yardımlaşmaya, dayanışmaya ne kadar önem verdiğinin en güzel yansımadır.
Zekat ne demektir?
Sözlükte “artma, arıtma; övgü ve bereket” mânalarına gelen zekât, terim olarak Kur’an’da belirtilen sınıflara sarfedilmek üzere dinen zengin sayılan müslümanların malından alınan belli payı ifade eder. Örfte bu payın maldan çıkarılması işlemine de zekât denilir.
İnfak ne demektir?
Sözlükte “tükenmek, tamamlanmak, son bulmak” mânasındaki nefk kökünden türetilen infâk “bitirmek, yok etmek; yoksul düşmek” gibi anlamlara gelirse de daha çok “para veya malı elden çıkarmak” mânasında kullanılmaktadır. Dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir.
İtikâf ne demektir?
Sözlükte "ibadet veya başka bir gaye için bir yerde kendini tutmak, kalmak; insanlardan tenha bir yerde kalmak, bir şeye bağlanmak" gibi anlamlara gelen itikâf, dinî bir kavram olarak, ibadet niyetiyle ve kurallarına uyarak inzivaya çekilmek demektir. İtikâfın meşruiyeti Kur’an ve Sünnet ile sabittir. Özellikle Ramazan ayının son on gününde itikafa girmek sünnet olmakla beraber, ramazan dışında da ve belirli bir süreye tâbi olmadan da itikafa girilebilir.
İ‘tikâfın meşruiyeti Kur’an ve Sünnet ile sabittir. “Mescidlerde i‘tikâfta bulunduğunuz zaman kadınlara yaklaşmayın” (el-Bakara 2/187) meâlindeki âyetle Hz. Âişe’nin, “Resûl-i Ekrem ramazanın son on gününde i‘tikâfa girerdi. O bu âdetine vefatına kadar devam etmiştir. Sonra onun ardından hanımları i‘tikâfa girmiştir” (Buhârî, “İʿtikâf”, 1; Müslim, “İʿtikâf”, 5) şeklindeki rivayeti bunun delillerini teşkil eder.
Kadir Gecesi ne demektir?
Kadir kelimesi sözlükte “hüküm, şeref, güç, takdir, azamet, yücelik” gibi anlamlara gelmekle beraber, dinî literatürde “leyletü’l-Kadr” şeklinde Kur’ân-ı Kerîm’in indirildiği gecenin adı olarak kullanılmaktadır. Aynı adı taşıyan ve bu gecenin fazileti hakkında nâzil olan 97. sûrede Kur’an’ın Kadir gecesinde indirildiği, bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilmiştir.
Fidye ne demektir?
Sözlükte "bir kimseyi bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtarmak için ödenen bedel" anlamına gelen fidye, bir fıkıh terimi olarak, esaretten kurtulmak için ödenen bedeli ayrıca başta oruç ve hac olmak üzere bazı ibadetlerin eda edilmemesi ya da edası sırasında birtakım kusurların işlenmesi halinde yerine getirilmesi gereken dinî-malî yükümlülüğü ifade eder.
Oruçta Fidye
İslâm âlimlerinin ortak kabulüne göre ihtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, daha sonra kaza etmesi mümkün olmadığından her gününe karşılık bir fidye öder. Bu durumdaki bir kimsenin fidye ödemesi vaciptir. Kur'ân'daki, "Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumu kadar fidye öder." ayetinden hareketle fidye miktarının, bir kişiyi bir gün için doyuracak yiyecek olarak anlaşılmıştır. Bu da fitre miktarıyla uyum gösterir. Bu miktarın aynî olarak veya aynı değerde para yahut mal olarak verilmesi câizdir.
Keffaret ne demektir?
Keffaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki kameri ay veya altmış gün peş peşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. Keffaret sadece Ramazan ayında tutulan orucun mazeretsiz, bile bile bozulmasının cezasıdır. Diğer oruçların bozulması hâlinde yalnız kaza, yani gününe gün oruç tutmak yeterli olur. Ramazan orucu öbür aylarda kaza edilirken bilerek bozulsa yine kaza lazım gelir, keffaret icap etmez.
Reyyan kapısı
Yüce Allah, Oruç tutan kulları için Cennette özel bir kapı tahsis etmiştir. Cennetin sekiz kapısından bir tanesi, oruç tutan Müslümanlara için ayrılmıştır.
“Cennette Reyyân denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü Oruç tutanlar o kapıdan çağırılacaklardır. Kim oruç tutanlardan ise o kapıdan cennete girecektir. Kim de o kapıdan girerse ebedi olarak susuzluk çekmeyecektir.” (Buhari, Savm.4)
Ramazan manileri
Ramazan gecelerine özgü sahur vaktinde halkı uyandırmak için çalınan davulla söylenen, çoğunlukla ramazan özellikleri ile ilgili duyguları belirten mânalı sözlere Ramazan manileri denir.
Şükür bu aya girdik
Akşam hilali gördük
Sevinçlere gark olup
Yüzü secdeye sürdük
On bir ayın sultanı
kıymetlidir her anı
Süslersin şu cihanı
Hoş geldin ya Ramazan.
Ramazan Davulu
Ramazan günlerinde oruç tutacakları sahura kaldırmak için mahalle aralarında çalınan davul.
Ramazan Pidesi
Ramazan ayında özel olarak yaptırılan susamlı pide.
Ramazaniyelik
Ramazanda iftar ve sahurda yenmek için alınan yiyeceklere verilen isimdir.
Tekne Orucu
Bir Anadolu geleneği olan tekne orucunu hepiniz duymuşsunuzdur. Tekne orucu, tenkiye orucuna dayanır.
Tenkiye orucu, alimlerin küçük yaştaki çocukları oruca alıştırmak ve onlara İslamî bir kimlik kazandırmak amacıyla önerdikleri parçalı bir oruçtur.
Ramazan’ın manevi havasını çocuklara sevdirerek aşılamak amacıyla uygulanan bir yöntemdir aslında.
Bu kelime zamanla tekne orucuna dönüşmüştür.
Tekne orucunda çocuk öğle vakti yemek ve su tüketir.
Sahur ve iftarı ailesiyle yaparak Ramazan sevincine katılmış olur.
Temcîd ne demektir?
Sözlükte “tâzim ve senâ etmek” anlamındaki temcîd minarelerde ezandan ayrı olarak Allah’a yapılan dua, tazarru ve münâcâtlar hakkında kullanılır. Üç aylarda recebin ilk gecesiyle başlayıp ramazanın teravih kılınan ilk gecesine kadar yatsı namazının ardından, ramazanda ise sahurdan sonra müezzinler tarafından halkın iştirakiyle minarede okunurdu. Temcîd sahur vaktinde okunduğundan halk arasında “sahur” mânasına da gelir. Cami ve tekkelerde temcîde çıkmak ve temcîd okuyacak topluluğu yönetmek müezzinlerin ve zâkirlerin önemli görevlerindendi.
Temcîd pilavı
Halk arasında, sahura okunan temcid sesi ile uyanan ve sahurluk hazırlamaya vakti kalmayan hanımların iftardan kalma pilavı ısıtarak servis etmelerine “temcid pilavı” denir.
Ramazan İlâhisi
Cami ve tekkelerde cemaatle kılınan teravih namazının her dört rek‘atı arasında okunan ilâhiler.
Teravihin farklı makamlardan ilâhiler eşliğinde kılınmasına dair esasları belirleyen mûsikişinas Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi’dir.
Ramazâniyye
Divan şiirinde ramazan ayını konu edinen manzumelerin genel adına, Ramazâniyye denir. En çok ramazâniyye yazan şair Enderunlu Fâzıl’dır.
Iydiyye ne demektir?
Divan edebiyatında ramazan ve kurban bayramları vesilesiyle yazılmış kasidelere, ıydiyye denir.
Divan şairleri arasında büyüklere ithafen kaside yazmak için değerlendirilen fırsatlardan biri de ıyd-i fıtr (ramazan bayramı) ve ıyd-i adhâ (kurban bayramı) günleriydi. Dinî bayram olmamakla beraber nevruz da bu günlere dahil edilmiş, ancak yazılan şiirler ayrı bir adla nevrûziyye olarak anılmıştır. Kasidelerin teşbîb/nesîb kısımlarında bayramdan bahsedilmesi ıydiyye (îdiyye) / bayramiyye şeklinde adlandırılmalarına yol açmıştır. Şairler böylece çok defa hâmileri olan büyüklerin bayramlarını manzum birer tebriknâme ile kutlar, karşılığında da câize alarak bayram harçlıklarını çıkarırlardı.
Bayram ne demektir?
Kâşgarlı Mahmud’un tesbitine göre kelimenin aslı Farsça beẕrem/beẕrâm (بذرام/بذرم) olup “sevinç ve eğlence günü” demektir ve beyrem/bayram telaffuzu Oğuzlar’a aittir (Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, I, 263, 484; III, 176).
Bayram kelimesinin Arapça’sı, sözlüklerde “âdet halini alan sevinç ve keder; bir araya toplanma günü” anlamlarıyla karşılanan îddir (el-ʿıyd/العيد).
Uluslara ait toplu sevinç, mutluluk ve ortak kutlama vesilesi olarak kabul edilen belirli zamanlar için kullanılan bir terimdir bayram. İslâm dininde Ramazan ve Kurban Bayramı olmak üzere iki bayram vardır ve her iki bayram da hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Fitre verildiği için fıtır bayramı da denilen Ramazan Bayramı; Ramazan ayının sonunda, Şevval ayının ilk üç gününde kutlanır.Türkiye’de bazı çevrelerde muhtemelen bayramda şeker, lokum ve tatlı ikramı şeklinde öteden beri var olan gelenekten dolayı buna şeker bayramı da denilmektedir. Ancak Hz. Peygamber’in uygun olmayan bazı isimleri değiştirmesi ve özellikle dinî terim ve kavramların muhafazası konusunda hassasiyet göstermesi, bu şekilde bir adlandırmanın doğru olmayacağını göstermektedir.
Bayram salâsı ne demektir?
Arapça “dua” mânasına gelen salâ (salât صلات), dinî mûsikide Hz. Muhammed’e Allah’tan rahmet ve selâm temenni eden, belli bestesiyle okunan çeşitli güftelere verilen genel addır. Cami mûsikisi formları arasında yer alan ve sözleri Arapça olan salâlar okundukları yer ve zamana göre sabah salâsı, cenaze salâsı, bayram salâsı, salât-ı ümmiyye gibi adlarla anılırlar.
Bayram salâsı aynı zamanda cuma günleri de okunduğundan “bayram ve cuma salâsı” adıyla da anılır.
Bayram Alayı ne anlama gelmektedir?
Osmanlı padişahlarının bayram namazlarını kılmak için saraydan camiye gidiş ve dönüşleri sırasında yapılan merasime bayram alayı denilirdi.
Şevval ne demektir?
Sözlükte “yukarı kalkmak, yükselmek; kaldırmak” anlamlarındaki şevl kökünden türeyen şevvâl kelimesi kamerî yılın ramazandan sonra ve zilkadeden önce gelen onuncu ayının adıdır. Şevval aynı zamanda hac aylarının ilkidir. Şevval adı Arab-ı müsta‘ribe devrinde kullanılmaya başlanmış ve İslâmiyet’ten sonra da kullanımı devam etmiştir. Ramazan bayramının birinci günü olan şevval ayının ilk gününde oruç tutmak haramdır.
Arife Çiçeği
Osmanlı’da bayramlarda bilhassa çocukları sevindirmenin ayrı bir yeri vardır. Bayram sabahına özel çocuklara kıyafetler alınır ve buna bayramlık denirdi. Bayramlıklarıyla sokakta gezen çocuklara ise “Arife Çiçeği” adı verilirdi. Osmanlı'dan gelen “Arife Çiçeği” kavramı; bayramdan birkaç gün önce yapılan alışverişin ardından çocukların sabırsızlanarak giysilerini bayramdan bir gün önce, yani Arife günü, giyerek dolaşması olarak tanımlanırdı.