Sadaka ne demektir?
Sözlükte “(haber) gerçek olmak; doğruluk” gibi anlamlara gelen sıdk kökünden türeyen sadaka kelimesi (çoğulu sadakāt), Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya dinen zorunlu maddî yardımları, bu çerçevede verilen para ve eşyayı ifade eder. Kelime Türkçe’de daha çok dilencilere yapılan küçük para yardımını belirtmek üzere kullanılır. Sadaka vermeye tasadduk denilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de sadaka kelimesi
Kur’ân-ı Kerîm’de sadaka kelimesi değişik anlamlarda olmak üzere beş yerde tekil (el-Bakara 2/196, 263; en-Nisâ 4/114; et-Tevbe 9/103; el-Mücâdile 58/12), sekiz yerde çoğul (el-Bakara 2/264, 271, 276; et-Tevbe 9/58, 60, 79, 104; el-Mücâdile 58/13) şekliyle geçer. Ayrıca sadaka verenleri öven üç âyette (Yûsuf 12/88; el-Ahzâb 33/35; el-Hadîd 57/18) “mütesaddikīn, mussaddikīn” ve “mütesaddikāt, mussaddikāt” kullanılmıştır.
Hadis-i Şerif'te Sadaka
Peygamber efendimiz (sas) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “Sadaka vermek malı eksiltmez.”
Enes b. Mâlik'in naklettiğine göre, Resûlullah (sas) şöyle buyurmuştur: “Kuşkusuz sadaka, Rabbin hoşnutsuzluğunu giderir (Allah'ın kişiye huzurlu bir hayat bağışlamasına vesile olur, işlenen kötülüklere mukabil başa gelebilecek kötülüklere de kefaret olur) ve kötü bir şekilde ölmeyi (Allah'ın izniyle) önler.” (Tirmizî, Zekât, 28)
Sadaka taşı ne anlama gelmektedir?
Bakara Suresinde yer alan; “Sadakaları açıktan verirseniz, bu güzel bir şeydir. (Fakat) onları fakirlere gizlice verirseniz, sizin için daha hayırlı olur.” ayetini düstur edinerek, fakir insanları rencide etmemek için düşünülmüş bir yöntem olan sadaka taşı, genellikle camii veya türbelerin köşe yerlerinde, tepesinde içine para konulabilecek şekilde oyuk bulunan sütunlardır.
Kökeni Selçuklulara kadar uzanan bu yardım şekli, hayır ve hasenatı en üst seviyeye taşıyan Osmanlılar döneminde daha da yaygınlaştırılmıştır. Merhamet ve muhabbeti vakıf hizmetlerine ve hayırlarına en ideal ölçülerle aksettiren Osmanlı toplumunda, derdini kimselere açamayan ihtiyaç sahiplerinin, bîçârelerin, dulların, yetimlerin izzet ve haysiyetlerini korumak için büyük bir dikkat, nezaket ve gayret gösterilmiştir. Bu yüzden verenin de alanın da görülmeyeceği bir şekilde sadaka taşları dikilmiştir. Zengin riyadan çekinip sadakasını buraya koyar, fakir de dilenmekten çekindiği için gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alır gerisini başka fakirlere bırakırdı. Gizliden verilen her sadakanın ahirette günahlarını örteceğini bilen halk, sadakalarını bu yolla verir, fakir fukaranın izzetini kırmaktan imtina ederlerdi. Yardım yapan ile alanın birbirini görmediği, tanımadığı, alanın mahcubiyetten, verenin ise riya ve gösterişten uzak olduğu bu yöntem sayesinde yalnız ramazanda değil her zaman ihtiyaç sahiplerine yardım yapılmış olur ve İslamiyet'in beş temel direğinden biri olan zekat müessesesi, hiçbir maddi müeyyide olmaksızın Müslümanların kalplerindeki sarsılmaz inançla tıkır tıkır işlerdi. Ahlak normlarını sadece İslam'dan aldığının bir göstergesi olan sadaka taşları, Osmanlının yardımlaşmaya, dayanışmaya ne kadar önem verdiğinin en güzel yansımadır.
Âyet ve hadisler sadakayı teşvik ettiği gibi bunun insan onurunu kırmayacak biçimde gerçekleştirilmesine de büyük önem vermiş, dilenmeyi insanın saygınlığıyla bağdaşır bulmamıştır (bk. DİLENCİLİK). Türk kültüründe “sadaka taşı” (sadaka çukuru) adıyla bilinen ve Tanzimat dönemine kadar devam etmiş olan yardımlaşma usulü dilenciliğin önlenmesi veya asgari düzeye indirilmesi için de alınmış bir tedbir mahiyetindedir.