“Beni tanımadın galiba!”
“Benim kim olduğumu biliyor musun?”
“Bana nasıl böyle davranıyorsun?
Bana bak!”
“Ben , ben, ben …”…
Şahlanmış,azgınlaşmış,haddi aşmış benlik cümleleri!
İnsan kendini nasıl da üstün görüyor!
Elbette “zübde -i âlem” insan.
Ama haddini bildiğinde, kendini bildiğinde!
Kuran-ı Kerîm insan acizliğini, kendini unutmasın diye sürekli hatırlatmalar yapar:
“İnsan neyden yaratıldığına bir baksın!” (Tarık, 5)
“İnsan kendisini nutfeden yarattığımızı görmedi mi? Birde bakarsın ki açık bir düşman olmuş!” (Yasin, 77)
“İnsan akıtılan meninin bir kısmından oluşan bir nutfe (zigot) değil miydi?” (Kıyame, 37)
“Allah insanı hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (zigottan) yaratıp şekil verdi.” (Abese, 18-19)
Daha pek çok ayette insanın aslına dikkat çekilir.
Unutmasın diye!
Haddini aşmasın diye!
Şu ayette vurgulanan hakikate bakar mısınız:
“…O sizi topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karnında saklı bulunduğunuz zaman da sizi iyi bilendir. Bu nedenle kendinizi temize çıkarmayın. O muttaki olanı en iyi bilendir.” (Necm, 32)
Allah kullarını söyledikleriyle değil yaptıklarıyla değerlendirir.
Yapmadığını söyleyeni kınar.
Kulunu tanımak için onun kendisini anlatmasına ihtiyaç duymaz.
Kendisini övüp duranlardan hoşlanmaz.
Mal ve makamıyla böbürlenip kibirlenenleri sevmez.
Hayranlık uyandıran hitabetiyle konuşurken beyin damarlarından birisi çatlayıp kan sızdırsa konuşan dil konuşamaz,bakan göz göremez hale gelebilir.
İnsana en çok yakışan güzellik tevazudur.
Başka bir ifadeyle tevazu en çok insana yakışır.
Veren Allah’tır!
Verdiği gibi alma gücüne sahip olan da O’dur.
Elindeki kısmî,geçici imkanlarla kibirlenenler daha sık mezarlıklara gitmeliler.
Mezarlıklar kendisini vazgeçilmez zannedenlerle doludur.