Sakınılması gereken hak: Yetim malı

Allah’ın (c.c.) takdiri ve ilâhî iradeyle bulûğ çağına ermeden anne/babasını kaybeden yetimi himaye edip yetiştirme, farz-ı kifâye olup akrabalar, toplum ve devletin görevlerindendir. Vücûb ve edâ ehliyeti açısından, yetime miras, vasiyet ve vakıf gibi yollarla intikal eden mallar kendisine verilmeyip, velî, vasî veya hâkim tarafından idare edilir.

Yüce kitabımızda yer alan; yetimlere adaletle davranılması (Nisâ, 4/3, 127), yetimlerin mallarının korunup yönetilmesi (En‘âm, 6/152; İsrâ, 17/34), yetimi ezmemek (Duhâ, 93/9), büyüdüklerinde mallarının şahit tutularak geciktirilmeden teslim edilmesi (Nisâ, 4/6) temel prensiplerdir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) yetim malı yemeyi müminlerin kaçınması gereken, insanı helâke sürükleyen yedi büyük günahtan biri olarak saymış, haksız yere yetim malı yiyenlerin şiddetli azap görecekleri bildirilmiştir. Kur’an’da, ancak yetimin veli ve vâsilerinin fakir olmaları durumunda onun malından belli ölçüde faydalanmalarına izin verilmiştir. (Nisâ, 4/2-10)

Kendisi de yetim olan Hz. Peygamber (s.a.s.), yetim ve kadının hakkını ihlâlden sakındırmış, “Yetimi koruyup gözetenle cennette yan yana olacağız.” buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, Edeb, 121)