Sebepler mi? Sonuçlar mı?

Abone Ol

Hemen hemen her gün televizyon ekranlarında kalbimizi içimizi acıtan birçok haber görüyoruz. Şiddet, öldürme, istismar ve diğerleri. Özellikle kadın ve çocuk konusundaki haberler sanki daha da çoğalıyor. Bazen haber bültenlerinde peş peşe yaralama veya öldürme haberleri veriliyor. Sonra da sunucu sanki olay anında orada imiş gibi heyecanla bir filmi anlatır gibi hikâye ediyor. Aynı görüntüler peş peşe ekrana yansıtılıyor.

Sebep, Sonuç ve Rakamlar

Kolluğun şu kadar suçluyu yakalaması veya şu kadar suç aletini yakalaması toplum için acaba bir başarı mı? Baştan şunu ifade edelim ki kolluğun görevi suçluyu yakalamaktır. Kolluk zaten gece gündüz görevini yapıyor. Yani ameliyat olması gereken hastayı doktorun ameliyat yapması gibi. Ama suçun oluşmaması, özellikle gençlerin suç işlememesi için gerekli tedbirlerin alınması gerekmiyor mu? Suçun önlenmesini sadece kolluğa veya kurumlara havale etmek öncelikle kurumlara haksızlıktır. Tıp dilindeki koruyucu hekimlik gibi gençleri ve toplumu öncelikle kötülüklerden korumak sorumluluk taşıyan insanlar olarak başta hepimizin ortak görevidir. Hiçbir suç ismi zikretmeden düşünelim ki, bir suçu işleyen kadın veya erkek hangi ortamda yetişiyor? Elbette bir aile var, okul ve çevre var. 

Topluma ait her konuda çalışmak, toplumda olumsuz işlerin olmaması için tedbir almak ilgili kurumlarla beraber hepimizin görevidir. Mesela, huzurevi bir ihtiyaçtır. Ama huzurevi sayısını artırmak başarı mı? Yoksa aile kurumunda yanlış giden hususlara mı işaret ediyor? Daha açık bir ifade ile insanlar anne-babalarına yeterince ihtimam göstermiyor mu? Uyuşturucu konusunda satanları yakalamak kolluğun görevi ve yapıyorlar zaten. Ama bir çocuğun uyuşturucu ile karşılaşmaması veya uzak durması konusunda gerekli eğitim, telkin ve tedbir hepimizin ortak görevi değil mi? Boşanma rakamları hepimizi üzüyor. Fakat kurulan bir yuvanın dağılmasına götüren başlıklar nelerdir? Ve nasıl tedbir almalıyız konusu toplumun ortak derdi değil mi?

Kavramlar

Daha önceki bir yazımızı ölçüsüzlük özgürlük değildir, diye bitirmiştik. Konuştuğumuz kelimeler veya karşılaştığımız olaylara anlam yüklemede kullandığımız kelime ve kavramlar çok önemlidir. İsmet Özel şöyle der: başkalarının kelimeleri ile konuşanlar başkaları gibi düşünür. Önce şunu belirtilelim ki şiddet karşısında özellikle bir ölüm karşısında söylenecek bir söz yoktur. Yani her acı büyüktür ve ateş düştüğü yeri yakar. Bir şiddet karşısında özellikle ölümle sonuçlanan bir olayda faillerin aleyhinde ne söylersek söyleyelim artık gidenleri geri getiremeyiz. Bu aşikârdır. Ama benzeri olayların olmaması veya en aza indirmek için neler yapmalıyız? Veya bu olaya götüren sebepler nelerdir? Diye toplumda sorumluluk taşıyan herkes düşünmeli ve çare üretmeli değil mi?

Öncelikle şiddet kavramında kadın veya çocuk ayrımına gitmeden insan kavramını esas almalı değil miyiz? Hatta bir üst başlık canlı kavramını esas almak daha doğru değil mi? İnsana, eşyaya ve dünyaya bakış sağlıklı bir şekilde öğretilmez ise keyfi davranışlar normal hale gelmeye başlar. Mesela şiddet uygulayan bir erkek veya kadının yetişmesinde bir anne-baba, eğitiminde rol alan bir öğretmen ve okul ile çevresi yok mu?

Ailede huzursuzluk var ise, aile bireyleri kendi üzerine düşen görevi yapmayıp birbirlerine kırıcı bir dil, üstten bakış sergiliyor ise, harcamamalarda ayağını yorgana göre uzatmak ilkesine dikkat edilmiyor ise, saygı ve hürmet işlemiyor ise bu ortamda yetişen çocuklar ne kadar sağlıklı büyüyecek? Okullarda idareci ve öğretmenlerin yetkisi nereye kadar? Biz veliler olarak çocukların akademik başarılarını önemseriz. Bunun yanında bize ait olan değerler ve ahlaki durumları konusunda öğretmenler çocuğumuzu uyardığında anne-babalar olarak biz, benim çocuğumun özgürlüğüne karışmayın, dersek eğitimciler ne yapabilir ki? Ailede, eğitimde ve çevrede aynı duyarlılıkla helal ve haram gibi temel kavramlar, başkasının hakkını yemekten uzak durmak gibi temel ahlaki ilkeler toplumun her kesimi tarafından hassasiyetle takip edilmez ise yapılan çalışmalar da yetersiz kalacaktır ve kalıyor zaten.

Sebeplere Eğilmek

Basit bir şirket bile kurulurken bir çerçeve kuralları vardır. Bir toplum içinde hukuk zemininde gerekli tedbirler alınmaz ise toplumda kırılmalar çoğalacaktır. Sevgisiz büyüyen bir çocuğun içini dolduracak hiçbir şey yoktur. Kültürünün temelinde bana bir harf öğretenin kölesi olurum hususu unutulursa yetiştirdiğimiz öğrencinin akademik başarısı bir yere kadar gider. Başkasının hakkını ihlal etmenin kötülüğü, haram bir lokma yemenin ateşten bir parça olduğu zamanında topluma öğretilmez ise, bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmekle eş değer olduğu bilinci zamanında aşılanmaz ise sıkıntılardan kurtulamayız. Bataklığı kurutmak yani sebeplere eğilmek hepimizin ortak görevidir. Sebepleri ve çareleri bir başka yazıda ele almaya çalışalım.